Gönderen Konu: Kronik Hastalığı Olanların Dikkatine!  (Okunma sayısı 412 defa)

Çevrimdışı Sinoplu57

  • Osc Admin
  • 1. SINIF ÜYE
  • *******
  • İleti: 17.625
  • Puan 291
  • Cinsiyet: Bay
    • Profili Görüntüle
Kronik Hastalığı Olanların Dikkatine!
« : 31 Mayıs 2008, 13:04:34 »
Kronik Hastalığı Olanların Dikkatine!
İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’nin, Araştırmacı İlaç Firmaları Derneği’nin (AİFD) desteğiyle sürdürdüğü “Hasta Okulu” Nisan ayında da yoğun bir program ile devam ediyor. 26 Nisan Perşembe günü İstanbul Tıp Fakültesi’nde yüksek tansiyon, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde ergenlik çağı sorunları ve çözümleri, Bahçelievler Belediyesi’nde madde bağımlılığı ve Eyüp Belediyesi’nde çocuklarda astım ve alerjik hastalıklar ele alınacak.
25 Nisan 2007, İstanbul- Hastaları ve hasta yakınlarını, en yaygın kronik hastalıklar ve hasta hakları konusunda bilgilendirmeyi amaçlayan Hasta Okulu’nda bu hafta İstanbul Tıp Fakültesi’nde yüksek tansiyon, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde ergenlik çağı sorunları ve çözümleri, Bahçelievler Belediyesi’nde madde bağımlılığı ve Eyüp Belediyesi’nde çocuklarda astım ve alerjik ele alınacak.
“Hasta Okulu”nda, konularının uzmanı hekimler, hasta ve hasta yakınlarıyla bir araya gelerek, hastalıklarından kaynaklanan sorunların çözümü için yardımcı oluyor. Kronik hastaların ve hasta yakınlarının yaşamlarını kolaylaştırmanın yanı sıra, hastalıklar ve tedavileri konusunda toplumsal bilincin gelişmesine katkı sağlanıyor.

Hasta Okulu’na Katılım Ücretsiz!
Katılımın ücretsiz olduğu “Hasta Okulu”nda, hasta ve hasta yakınları, konularının uzmanı hekimler ile bir araya geliyor. Kronik hastaların ve hasta yakınlarının yaşamlarını kolaylaştırmanın yanı sıra, hastalıklar ve tedavileri ile ilgili bilgi ediniyorlar.
İstanbul Tıp Fakültesi (Çapa) Kampusu içindeki toplantılar Kemal Atay Amfisi’nde, belediyelerle işbirliği kapsamında düzenlenen toplantılar ilgili belediyelerin toplantı salonlarında, İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü ile işbirliği kapsamında düzenlenecek toplantılar ise ilgili hastanelerin konferans salonlarında saat 14:00-16:30 arasında yapılacak.


- Yüksek Tansiyon
Sistolik ve diastolik kan basınçlarının 140/90 mmHG’nin üzerinde olması olarak tanımlanan hipertansiyon, şiddetine göre 3 evreye ayrılır. Sistolik ve diastolik kan basınçları, Evre I Hipertansiyonda 140-159 mmHg ve 90-99 mmHg, Evre II Hipertansiyonda 160-179 mmHg ve 100-109 mmHG aralıklarında, Evre III Hipertansiyonda ise 180 mmHg ve 110 mmHg değerlerinin üzerindedir.
Yüksek kan basıncının nedenleri genel olarak ikiye ayrılır. Hastaların yüzde 90’ında teşhis edilebilen bir neden bulunmaz. Bu grup hastalar, esansiyel hipertansiyon tanısı alırlar. Geriye kalan yüzde 10’luk kısmı ise, teşhis edilebilen bir hastalık ya da sebeple ilişkili hipertansiyon hastaları oluşturmaktadır.
Hipertansiyon mutlaka tedavi edilmesi gereken bir risk faktörüdür. Tedavisi yaşam boyu sürer. Tedavi edilmeyen hastaların yüzde 50’sinde koroner kalp hastalıkları / kalp yetersizliği, yüzde 33’ünde inme ve yüzde 10-15’inde böbrek yetersizliğinden ölüme yol açar. Bu risklerin azaltılması için kan basıncının etkin ve sürekli olarak belirli değerlerin altında tutulması önem taşır.
Yüksek tansiyon hastalarının yaşam tarzlarında belirli değişiklikler ve diyet yapmaları önemlidir. Bunların başında, hastanın ideal kilosunu koruması, şişmansa doktor ve diyetisyen kontrolünde ideal kilosuna ulaşması, doymuş yağlardan kaçınıp sebze ve meyveden zengin beslenmesi, tuzdan ve sigaradan kaçınması gelmektedir. Günde 30 dakika düzenli yürüyüşler yapılması ve alkol tüketimini hanımlarda 1, erkeklerde 2 içki ile sınırlandırılması da yapılan öneriler arasında yer alıyor.
Hipertansiyonda ilaç tedavisinin doktor kontrolünde yapılması, kişinin bir uzmana danışmadan ilaç kullanmaması önem taşımaktadır.


- Uyuşturucudan İnternet’e Kadar Bağımlılık
Bağımlılık kişinin kullandığı madde üstünde kontrolünü kaybetmesi ve onsuz bir yaşam sürememeye başlamasıdır. Toplumlarda geleneksel olarak ahlaki ve yasal bir sorun olarak görülen ve kişinin kendi sorumluluğu ya da şanssızlığı olduğuna inanılan madde bağımlılığının etkin tedavisinin olmayacağı şeklinde bir önyargı bulunmaktadır. Ancak, modern anlayışta biyofizyolojik temellere sahip bir hastalık olarak görülen madde bağımlılığının tedavisi en az şeker hastalığı, yüksek tansiyon gibi diğer kronik hastalıkların tedavileri kadar başarılıdır.
Alkol, sigara, uyuşturucu maddeler ve İnternet’e kadar birçok maddeye bağımlılığı ortak belirtiler gösterir. Bunlar, madde kesildiği ya da azaltıldığında yoksunluk belirtilerinin ortaya çıkması; kullanımı denetlemek ya da bırakmak için boşa çıkan sürekli çabalar; maddeyi sağlamak, kullanmak ya da bırakmak için büyük zaman harcamak; sosyal; mesleki ve kişisel etkinliklerin azalması ya da tamamen bırakılması; maddenin tasarlandığından daha uzun süre daha yüksek miktarlarda alınması; ve fiziksel ya da ruhsal sorunların ortaya çıkmasına rağmen, madde kullanımını sürdürmek olarak sıralanabilir.
Bağımlıların büyük çoğunluğu kontrol edebileceği düşüncesi ile madde kullanmaya başlar. Ancak, kişi farkına varmadan bağımlı hale gelir. Tedavi ile bağımlılık iyileşmez, düzelir. Zira kişi bağımlı olduğu maddeyi tekrar denemeye kalktığında bağımlılık derhal canlanır ve her şey yeniden başlar. Bağımlılıkta, ailevi, sosyal, kişisel ve genetik risk faktörleri büyük öneme sahiptir. Özellikle gençlerde, duygusal ve destekleyivi bir aile, anne ve baba ile iyi iletişim, organize okul aktivitelerine katılım ve akademik başarıya önem verilmesi, bağımlılıktan koruyucu faktörlerdi


- Ergenlik Çağı Sorunları ve Çözümleri
Ergenlik çağı belirgin ve hızlı bedensel, ruhsal ve toplumsal gelişimlerin görüldüğü, çocukluktan erişkinliğe geçiş dönemidir. Bu sürenin başlangıcı, devamı ve bitişi sosyal, kültürel ve bireysel olgunlaşma düzeyi ile ilgilidir. Başlangıcın belirleyicisi pubertedir (ikincil seks özelliklerinin ortaya çıkışı). Normalde pubertenin başlama yaşı ve süresi iki cins arasında farklıdır. Kızlarda 8-18 yaş arası, erkeklerde 9-19 yaş arası başladığı bilinmektedir.
Pek çok araştırmacı artık ergenlik döneminde temelde aileden bağımsızlaşma mücadelesinin olduğunu, bunun sancılı bir süreç olabileceğini bilmektedir. Önemli olan, bu dönemde sağlıklı ergenliğe ait özellikleri ruhsal problemli ergenlerden ayırt etmektir. Normal ergenlerde, ergenlik öncesi döneme oranla aileden uzaklaşma eğilimi, arkadaşlarla daha fazla vakit geçirme isteği, anne- babanın onu çocuk gibi algılayıp sürekli müdahale etmelerine tepkili olma doğaldır. Bu dönemde zaman zaman neşesizlik ve kaygı görülebilir ancak bu sürekli değildir ve hayatı kötü etkilememektedir. Eğer sürekliliği olup hayatı kötü etkilerse psikiyatrik yardım gerekebilir.
Ergenlik çağı Erken Ergenlik (12-14 yaş arası), Orta Faz (14-16 yaş arası) ve Üçüncü Dönem (16-19 yaş arası) olmak üzere üç fazda gerçekleşir.
Uzun süren ders başarısızlığı, konsantrasyon ve dikkat problemleri, sık görülen öfke nöbetleri, kuraldışı eylemlerde bulunma, neşesizlik, umutsuzluk, boşluk duygusu, aşırı endişeli olma, aşırı biçimde imaj ile ilgili olma ve ağır diyet programları uygulama gibi durumlar psikiyatrik yardım gerektirir. Ayrıca alkol ve madde kullanımı, uyku problemleri, uykuya dalmakta güçlük, enerjisizlik, eski işlev düzeyinde, insan ilişkileri, dersler ve hobilerde bariz değişmelerde de psikiyatrik yardıma gerek vardır.
Ergenlik döneminde depresyon, yeme bozuklukları, kaygı bozuklukları gibi psikiyatrik bozukluklar görülebilir. Eğer bir ergen hayattan tat almıyorsa, ders başarısı iyi değilse, aile ile çatışmaları uygun yolla çözülemiyorsa, uyku ve iştahında, arkadaş ilişkilerinde kötüleşme varsa bir an önce doktora başvurmak gerekir.