Gönderen Konu: Kanser Belİrtİlerİ  (Okunma sayısı 890 defa)

Çevrimdışı Hamza

  • Osc Kurucu
  • 1. SINIF ÜYE
  • ********
  • İleti: 161.435
  • Puan 13008
  • Cinsiyet: Bay
  • Dünyanın En Çok Mesaj Gönderen Üyesi :))
    • Profili Görüntüle
    • Hosting
Kanser Belİrtİlerİ
« : 25 Ağustos 2007, 20:03:53 »
Kanser Belİrtİlerİ
Kanserden Ne Zaman Şüphelenmelisiniz? * Beslenme, Sigara ve Kanser * Belli Başlı Kanser Türleri ve Korunma Yöntemleri * Akciğer Kanseri * Bağırsak Kanseri * Cilt Kanseri * Meme Kanseri * Prostat Kanseri * Rahim Kanseri * Rahim Ağzı Kanseri * Yumurtalık Kanseri * Kanser Tanı ve Tedavisinin Psikolojik Yönleri * Kansere İlk Adım * Kanser Yaşamımı Nasıl Etkileyebilir? * Nasıl Davranmalıyım? * Depresyon ve Anksiyete Belirtileri Nelerdir? * Hangi Durumlarda Psikolojik Destek Alabilirim? * Psikolojik Destek Nasıl Yararlı Olabilir? * Psikolojik Tedavi Yöntemleri Nelerdir? KANSERDEN NE ZAMAN ŞÜPHELENMELİSİNİZ Cilt: * Renk, şekil ve büyüklüğü değişen, çabuk kanayan veya ülserleşen benler, * İyileşmeyen yaralar varsa, * Ve uzun süreli güneş ışığına maruz kalıyorsanız… Ağıziçi, Boğaz: * Ağızda iyileşmeyen ağrılı/ağrısız yaralar, * Ağıziçi ve dudakta beyaz veya kırmızı plaklar, kitle veya sertlikler, * Yeni gelişen işitme kaybı veya kulakta çınlama, ses kısıklığı gibi yakınmalar varsa * Ve alkol, sigara kullanıyorsanız… Akciğer: * Geçmeyen veya karakter değiştiren öksürük, * Kanlı, pis kokulu balgam, * Yeni gelişen ses kısıklığı veya değişikliği, * Göğüs ağrınız varsa, * Sık ve uzun süreli akciğer enfeksiyonu (bronşit, zatürre) geçiriyor * Ve sigara kullanıyorsanız… Meme: * Göğsünüzde ele gelen kitle, * Meme derisi üzerinde kalınlaşma, çökme veya çekilme, * Meme başından berrak veya kanlı akıntı varsa * Ve ailede meme kanseri hikayesi mevcutsa… Sindirim Sistemi: * Yutma güçlüğü, uzun süren kusma/bulantı, * Uzamış ishal veya kabızlık, * Barsak hareketlerinde düzensizlik, * Koyu renkli veya kanlı dışkı, * Uzun süreli karın ağrısı veya baskı hissi, * Açıklanamayan kilo kaybı varsa * Ve ailede barsak kanseri veya hastalığı hikayesi mevcutsa… Kadın Üreme Sistemi: * Adette düzensizlik, fazla kanam veya uzun süreli kanama, * Adet dönemleri arasında veya menopoz sonrası kanama, * Cinsel ilişkiden sonra kanama, * Normalden fazla vajinal akıntı varsa * Ve östrojen tedavisi görüyorsanız… Erkek Üreme Sistemi: * Sık ve ağrılı idrara çıkma, * Kanlı idrar gelmesi, * Yeni gelişen iktidarsızlık, * Testislerde sertlik veya ele gelen ağrısız kitle varsa… Lenf Sistemi: * Boyun, koltukaltı ve kasıklarda ele gelen, çoğunlukla ağrısız kitleler, * Kilo kaybı, * Gece terlemeleri, * Uzun süren ve açıklanamayan ateşler, * Ciltte nedensiz beliren döküntü ve morluklar varsa… İskelet Sistemi: * Ele gelen kitle veya şekil bozukluğu, * Kemiklerde şiddetli ağrı, * Hareket kısıtlılığı varsa… Sinir Sistemi: * Şiddetli ve uzun süreli baş ağrıları, * Çift görme veya görme kaybı, * Yeni gelişen dengesizlik, baş dönmeleri, uyuşma veya felçler, * Şuur bulanıklığı, konsantrasyon güçlüğü, * Konuşma güçlüğü, * Kişilik değişiklikleri varsa… [sayfa başı] AKCİĞER KANSERİ Akciğer kanseri erkek ve kadınlarda ikinci en sık rastlanılan kanser türüdür. ABD’de her yıl yaklaşık 100.000 erkek ve 60.000 kadın akciğer kanserinden ölmektedir. Akciğer kanseri ölüme en fazla yol açan kanser türüdür. Akciğer kanseri aynı zamanda önlenmesi en kolay kanserdir. Kimler Risk Altında? Sigara içenler (Akciğer kanseri %90 oranında sigaraya bağlıdır!), Boya, ilaç v.b. yapımında kullanılan kimyasal maddelere (arsenik, vinil klorid v.b.) maruz kalanlar, Asbest, radon gibi maddelere maruz kalanlar, Radyasyona ve hava kirliliğine maruz kalanlar… Akciğer kanseri açısından yüksek risk altındadırlar. Ne Yapmalı? Hastaların %90’ında akciğer kanserine sigaranın sebep olduğu bulunmuştur. Bu nedenle sigara içiyorsanız bırakın. Sigara içilen kapalı ortamlardan kaçının. Hiç sigara içmediği halde akciğer kanseri olmuş hastaların üçte birinin pasif içici olduğu; yani fazla sigara içilen ortamlarda yaşadıkları saptanmıştır. İşiniz gereği kimyasal maddeler ile çalışmanız gerekiyorsa düzenli olarak işyeri hekiminizin önerdiği aralıklarla muayenenizi olup, akciğer filminizi çektirmeyi ihmal etmeyin… [sayfa başına] BAĞIRSAK KANSERİ Kansere bağlı ölümlerin ikinci en sık sebebi kalın barsak kanserleridir. Son yıllarda gelişen tanı ve tedavi yöntemleri sonucu bu hastalık erken yakalandığında başarıyla tedavi edilebilmektedir. Kimler Risk Altında? * Ailesinde barsak kanseri hikayesi olanlar, * Kalın barsaklarında polip tespit edilmiş hastalar, * Sigara içenler, * İltihabi Barsak Hastalıkları olanlar, * Asbeste maruz kalanlar, * Batı usulü (yağdan zengin, lifden fakir, koruyucu maddeler içeren besinler ile) beslenenler, Barsak kanseri açısından yüksek risk grubundadırlar. Ne Yapmalı? Sağlıklı ve dengeli beslenmeye dikkat edin. Az yağlı, bol lifli (sebze, meyve, kepekli unla yapılmış yiyecekler) besinleri tercih edin. Ailenizde barsak kanseri hikayesi varsa, dışkınızda kan gördüyseniz, dışkılama alışkanlığınızda değişiklik olduysa (uzun süreli ishaller veya kabızlık v.s.) yaşınız ne olursa olsun hekime başvurarak gerekli muayene ve testlerin yapılmasını sağlayınız. Barsak kanserlerinin çoğu poliplerin sonradan kanserleşmesi ile oluşur. Poliplerin erken farkedilip çıkartılmasıyla kanser gelişmesi tamamen önlenebilir. 50 yaş ve üzerindeki sağlıklı bireylerin yılda bir kez dışkıda gizli kan baktırması ve her beş yılda bir parmakla makattan muayene ve kolonoskopi yaptırması önerilmektedir Yüksek risk grubundaki kişilerde (ailevi barsak kanserleri, iltihabi barsak hastalığı bulunanlar v.s.) yılda bir kez kolonoskopi ve muayene önerilmiştir. CİLT KANSERİ Cilt kanseri, bilinen tüm diğer kanserlerden daha sık rastlanılan bir hastalıktır. Ancak genellikle yayılmaz ve kolay tedavi edilebilir. Sadece melanoma denilen ve benlerden türeyen bir çeşit cilt kanseri oldukça tehlikeli ve ölümcüldür. Kimler Risk Altında? * Açık tenli kişiler, * Uzun süreyle güneşe maruz kalanlar, * Ailesinde cilt kanseri olanlar, * Radyum, arsenik gibi bazı maddelere uzun süreli maruz kalanlar Daha fazla risk altındadır. Ne Yapmalı? * Uzun süreli direkt güneş altında kalmayın, * Özellikle 11:00-16:00 saatleri arasında güneşlenmeyin veya güneş altında korunmasız çalışmayın, * Koruma faktörü yüksek (en az 15) güneş kremleri kullanın ve bu kremleri vücudunuzun güneş gören yerlerine sürdükten 30 dakika sonra güneşlenmeye çıkın. * Ayda bir vücudunuzu yeni gelişen cilt değişikliklerine karşı muayene edin. MEME KANSERİ Meme kanseri kadınlarda en sık rastlanılan kanser türüdür. Her yıl binlerce kadın meme kanseri tanısı ile hastanelere başvurmakta ve tedavi edilmektedir. Erken tanı sayesinde bir çok kadın ölümcül olabilecek bu hastalıktan kurtulabilir. Kimler Risk Altında? * 40 yaşın üzerinde kadınlar, * Anne veya kız kardeşlerinde meme kanseri bulunan kadınlar, * Hiç çocuk sahibi olmamış kadınlar, * İlk çocuklarını 18 yaşın altında veya 30 yaş üzerinde doğuran kadınlar, * Östrojen kullanan kadınlar… Meme kanseri açısından diğer kadınlara nazaran biraz daha fazla risk altındadırlar. Risk grubu içinde olmamanız meme kanserine yakalanmayacağınız anl****** gelmemektedir. Ne Yapmalı? Meme kanseri ne kadar erken tanınırsa tedavi edilme ve iyileşme olasılığı o kadar yüksektir. Bunun için; 20-39 yaş arası kadınların: * Ayda bir kendi kendilerine meme muayenesi yapmaları, * Her üç yılda bir hekim tarafından muayene edilmeleri, 40 yaş ve üzeri kadınların: * Ayda bir kendi kendilerine meme muayenesi yapmaları, * Yılda bir kez hekim tarafından muayene edilmeleri, * Yılda bir mammografi çektirmeleri önerilmektedir! AYLIK MEME MUAYENESİ Bir boy aynası karşısına geçerek: Ellerinizi kalçalarınızın üzerine koyun ve sağa-sola dönerek aynada göğüslerinizi dikkatlice inceleyin Elleriniz belinizde iken omuzlarınızı ileri doğru çıkarın ve hafif öne eğilerek göğüslerinizi aynada tekrar inceleyin Her iki göğüs ucunu hafifçe sıkarak akıntı gelip gelmediğini kontrol edin Ellerinizi kafanızın arkasında birleştirin ve kafanızı öne doğru bastırın. Bu pozisyonda sağa-sola dönerek göğüslerinizi aynada inceleyin. İnceleme sırasında aşağıdaki sorulara yanıt arayın: Göğüslerin büyüklüğünde veya şeklinde değişiklik var mı? Göğüsünüzün üzerinde cilt dokusunda renk değişikliği, kızarıklık, çukurlaşma, büzüşme dikkatinizi çekiyor mu? Göğüs ucunda akıntı, kepeklenme, içeri çökme veya yön değiştirme görülüyor mu? Yattığınız yerde: Sol omuzunuzun altına küçük bir yastık koyduktan sonra sol elinizi kafanızın altına yerleştirerek uygun pozisyon alın. Sağ eliniz açık ve parmaklarınız bitişik olduğu halde sol göğsünüzün üzerine koyun. Elinizin şeklini bozmadan ovma tarzında dairesel hareketler yaparak sol göğsünüzün tümünü ve sol koltuk altınızı belli bir düzen içinde muayene edin. Aynı işlemi sol elinizle sağ göğsünüze uygulayın. Ciltte kalınlaşma, sertleşme var mı? Göğüste ve koltuk altında ele gelen kitle var mı? Sağ elinizle sol köprücük kemiğinin üstündeki ve altındaki çukur bölgeyi dairesel hareketlerle yoklayın. Daha sonra sabunlu elinizi köprücük kemiğinden göğüs ucuna doğru bastırarak kaydırın. Ciltte kalınlaşma, değişiklik veya cilt altında ele gelen kitle olup olmadığını kontrol edin. Aynı işlemi sol elinizle sağ taraf için uygulayın. Bir elinizle göğsünüzü alttan destekleyin ve diğer elinizi göğsünüzün üzerinde ovma tarzında dairesel hareketlerle gezdirerek dikkati çeken cilt değişiklikleri veya kitle arayın. Sol elinizi belinize koyun ve sağ eliniz açık ve parmaklarınız bitişik olduğu halde ovma tarzında dairesel hareketlerle sol koltuk altınızda ele gelen kitle olup olmadığına bakın. Aynı şekilde sol eliniz yardımıyla sağ koltuk altınızı muayene edin. PROSTAT KANSERİ Prostat kanseri erkeklerde en sık rastlanılan kanser türüdür. 80 yaşını aşmış erkeklerin dörtte üçünden fazlasında prostat kanseri tespit edilmektedir. Erken tanı konduğunda tedavi edilebilir bir hastalıktır ama erken dönemde hiçbir yakınma yapmaz. Kimler Risk Altında? Prostat kanserinin yaş dışında bilinen bir risk faktörü yoktur. Prostat kanserli hastaların % 80’inden fazlası 65 yaş ve üzeridir. Yağdan zengin beslenmeninde prostat kanserine yakalanmayı arttırıcı etkisi olduğu söylenmektedir. Ne Yapmalı? 50 yaş ve üzerindeki her erkeğin yılda bir kez parmakla makattan prostat muayenesi olması ve PSA denilen kan testini yaptırması önerilmektedir. RAHİM KANSERİ Rahim kanseti gelişmiş ülkelerde yaşayan kadınlarda daha sık görülür. Genellikle kendini menopoz sonrası vajinal kanamalarla gösteren bir kanserdir. Kimler Risk Altında? * İlk adetini çok erken yaşlarda gören kadınlar, * Menopoza geç giren kadınlar, * Sadece östrojen içeren ilaçlarla tedavi gören kadınlar, * Hiç çocuk sahibi olmamış kadınlar, * Kısırlık hikayesi olan kadınlar, * Şişman, şeker hastalığı olan, yüksek tansiyonlu kadınlar… * Daha fazla risk altındadır. Çocuk doğurmuş olmanın ve doğum kontrol hapı kullanmanın rahim kanserine yakalanma riskini azalttığı gösterilmiştir. Ne Yapmalı? Normal olmayan adet kanamaları gördüğünüzde gecikmeden kadın-doğum doktorunuz ile temasa geçin. Yılda bir kez düzenli kadın-doğum muayenesi olun. RAHİM AĞZI (SERVİKS) KANSERİ Az gelişmiş ülkelerde daha sık rastlanılan bir kanser türüdür. Taram testleri sayesindeerken dönemde yakalanıp tedavi edilbilen bir kanserdir. Kimler Risk Altında? * Cinsel olarak aktif olan her kadın, * Yaşlı ve düzenli tıbbi kontrolden uzak kadınlar, * Birden çok cinsel eşlilik, * Sigara kullanan kadınlar, * HIV (AIDS) virüsü taşıyan kadınlar, * Cinsel yolla bulaşan hastalıklara sık maruz kalan kadınlar… Daha fazla risk altındadır. Ne Yapmalı? Rahim ağzından yapılan sürüntünün incelenmesi demek olan Pap test (Pap Smear) sayesinde serviks kanseri daha oluşmadan tanınabilmekte ve tedavi edilebilmektedir. Cinsel olarak aktif olan veya menopoza girmiş her kadın yaşa bakmazsızın yılda bir kez Pap Smear ve kadın-doğum muayenesi yaptırmalıdır. 18 yaşın üzerindeki her kadının yılda bir kez Pap Smear yaptırması önerilmektedir. [sayfa başına] YUMURTALIK KANSERİ Kadınlarda en sık rastlanılan kanserler arasında dördüncü sıradadır. Ancak kadın üreme organlarına ait kanserler arasında en fazla ölüme yol açan hastalıktır. Genellikle sessiz ve sinsi bir seyir izler, yakınma vermeye başladığında ise hastalık genellikle ilerlemiş olarak bulunur. Kimler Risk Altında? * Hiç doğum yapmamış kadınlar, * Ailesinde yumurtalık kanseri hikayesi olan kadınlar, * Daha önce meme kanserine veya rahim kanserine yakalanmış kadınlar, * Yumurtalık kanserine yakalanma açısından yüksek riskli grubu oluştururlar. Birden fazla hamilelilği olanlar ve doğum kontrol hapları kullananlarda ise yumurtalık kanseri oluşma riski azalır. Yalnız bu risk faktörlerinden hiçbirine sahip olmadıkları halde yumurtalık kanserine yakalanan birçok kadın bulunduğunu da unutmamak gerekir. Ne Yapmalı? Ne yazık ki, yumurtalık kanserinin erken evrelerde yakalanmasına olanak verecek nitelikte bir tarama testi yoktur. Bu nedenle düzenli kadındoğum muayenesi önerilecek en uygun yoldur. BESLENME, SİGARA VE KANSER Kanser ve Sigara * Kansere yakalanma riski sigara dumanına maruz kalma süresi ile doğru orantılıdır. * Akciğer kanserinin sebebi 100 hastanın 90’nında sigaradır. * Kendiniz sigara içmeseniz bile pasif içici olmanız, yani çevrenizde içilen sigaranın dumanına maruz kalmanız kanser riskinizi arttırır. * Pasif içicilik akciğer kanserine bağlı ölümlerin % 3’ünden sorumludur. * Eşleri sigara içen kadınlarda akciğer kanserine yalakanma riski içmeyenlere nazaran % 30 daha fazladır. * Günde 20 ve üzeri sigara içilen bir ortamde bulunan pasif içicilerin akciğer kanserine yakalanma riski 2 kat artmış olarak bulunmuştur. Beslenme/ Yaşam Tarzı ve Kanser * Günde 5-8 porsiyon sebze ve/veya meyve yemeye çalışın. * Bol miktarda sebze ve meyve ile beslenen kişilerde kansere % 50 oranında az rastlanmıştır. * Kırmızı et yerine tavuk, balık, kurubaklagiller tüketilmelidir * Çavdar, kepek, yulaf gibi lifden zengin besinleri tercih edin. * Yağsız beslenmeye özen gösterin. * Kızartmaktansa yemekleri haşlamayı veya buharda pişirmeyi tercih edin. * Besinlerin tütsülenmesi, tuzlanması, nitrat/nitrit gibi kimyasal koruyucularla işlenmeleri sonucu kansere yol açan bazı maddeler oluşur. Örneğin sucuk, salam, sosis, salamura et gibi yiyecekler fazla miktarda nitrit/nitrat içerirler. Bu tür besinleri çok tüketenlerin yanında C vitamini alması koruyucu olabilir. * A, C, E, D vitaminleri, riboflavin, tiamin, folik asit, pantotenik asit ile çinko, iyot, kalsiyum, demir, selenyum ve molibden gibi mineraller yeterli olarak alındıklarında kansere karşı koruyucu oldukları düşünülmektedir. * Nikel, kurşun, kadmiyum, arsenik ve asbestin ise kanser yapıcı etkisi vardır. * Günde 2-3 bardak yağı azaltılmış süt için ve/veya süt ürünleri ile beslenin. * Alkol almamayı tercih edin. Her gün alkol tüketenlerin folik asit içeren bir multivitamin kullanmaları önerilir. * Sigara içmeyin. Kapalı, sigara içilen ortamlardan uzak durun. * Haftada en az 3-4 kez spor yapın. İdeal kilonuzda kalmaya çalışın. * Uzun süreli güneş altında durmaktan kaçının. * Kimyasal koruyuculu hazır yiyecekler yerine doğal besinlerle beslenmeyi tercih edin. KANSERE İLK ADIM... Tanıyla birlikte ilk karşılaşılan durum; hastalığın adı ve anlamının bireyin yaşamında yarattığı belirsizlik duygusudur. Genellikle “neden ben, neden şimdi” soruları etrafında yoğunlaşan duygu ve düşünceler, kişiye ait bir sorgulama sürecinin başlangıcı gibidir. Gelecekle ilgili planlar, hastalığın yarattığı belirsizlikle birlikte yeniden gözden geçirilir. Tanının konması ve uygun tedavi progr****** karar verilmesi, hastalığın kabul edilmesinin ilk basamağıdır. Tedavi programının belirlenmesiyle tedavi gören kişi ve yakınları için günlük yaşamlarından farklı, “hastalık” kavr****** odaklı yeni bir dönem başlar. Daha önce herhangi bir ciddi hastalık yaşamamış olan bireylerin, “hastalık” ve “hasta olmak” kavramlarıyla belki de ilk defa karşılaştıkları bu dönemde özellikle hastalığa uyum süreleri etkilenebilir; tanı konması ve tedaviye başlamasındaki arasındaki zaman uzayabilir. Bu sırada kaybedilen zaman, bazen bireyin sağlığını tehdit edecek boyutta olabilir. KANSER YAŞAMIMI NASIL ETKİLEYEBİLİR? Tedavinin beden üzerinde yarattığı etkiler aynı zamanda kişiye hastalığını hatırlatan bir sinyal gibidir. Bu nedenle, bir çok kişi kanser hastası olduğunu hastalığın belirtilerinden daha çok, uygulanan tedavilerin yan etkileriyle hisseder. Tedavinin özellikle ilk dönemlerinde hem kendisi hem de çevresindekilerin tüm dikkatinin bedeninin verdiği tepkilere yoğunlaşması, tedavi olan kişinin duygu durumunu bazen olumsuz yönde etkileyebilir. Kişiler, hastalık tanısı ve tedavi döneminde yaşadıkları sıkıntıları depresyon ve kaygı olarak dışa vurabilirler. Günlük yaşamdaki rutinden uzaklaşma, bireyselliğin kısıtlanması, kişinin hayatı üzerindeki kontrol hissinin azalması bu etkilerin ortaya çıkmasını kolaylaştırır. Depresif tepkiler tedavi döneminde olağan tepkiler olarak görülmesine karşın, bu tepkilerin uzun sürmesi ve günlük yaşama uyumun zorlaşması klinik anlamda depresyon belirtisi olarak görülebilir. NASIL DAVRANMALIYIM? Tedavi döneminde, genelikle hastalığın arkadaş ve akraba çevresiyle nasıl ve ne ölçüde paylaşılacağına dair endişeler yaşanabilir. Paylaşımda belirleyici nokta, kişinin hastalığa ve tedaviye uyumu sırasında yaşadığı duygu ve düşünceleri, bireysel ihtiyaç ve beklentileri de gözönüne alarak değerlendirmesidir. Kanser tanısı, sadece kanser tanısı konan kişinin değil, yakınlarının da yaşamını büyük ölçüde etkileyen bir olaydır. Bir çok aile bireyi yakınlarına kanser tanısı konduğunda kabullenmeyle ilgili zorluk yaşar. Sık karşılaşılan durumlardan biri de hasta yakınlarının, tedavinin ya da hastalığın ayrıntıları hakkında hastayı bilgilendirmek konusunda yaşadıkları kararsızlıktır. Bilgilendirmeye yönelik yaşanan kararsızlığın temelinde hastanın kişiliği, yaşı, bireysel ihtiyaçları ve hastalığın genel durumu kadar, hasta yakınlarının hastalığı kabul etmelerinde yaşanan güçlükler yatıyor olabilir. Böyle bir durumda, hasta ve hasta yakınlarının psikolojik ihtiyaçlarının gözden geçirilmesi yaşamın zor bir evresinde önemli bir katkı sağlar. Yakın çevreyi kararsızlığa düşüren bir diğer konuda hasta olan kişiye yönelik “doğru” tutum ve davranışların belirlenmesidir. Bu noktada, hastanın genel sağlık durumu nedeniyle değişen ihtiyaçlarını gözönünde bulundurmak ve gerektiğinde profesyonel danışmanlık almak büyük önem taşımaktadır. Hasta yakınları, tedavi süresinde tedavi ekibinin dışında hastanın fiziksel ve ruhsal ihtiyaçlarının belirlenmesinde etkin bir rol üstlenir. Örneğin, depresif yapının doğası gereği, eylemsizliği artan hastanın profesyonel bir yardım alması konusunda hasta yakınının yönlendirmesi desteleyici bir unsurdur. DEPRESYON VE ANKSİYETE BELİRTİLERİ NELERDİR? Depresyon * Duygu ve düşünce 2. Genelde her gün, günün büyük kısmını kapsayan devamlı üzüntü yada boşluk duygusu 3. Her gün hissedilen duygu durumda yavaşlama, temponun düşmesi 4. Suçluluk, değersizlik ve çaresizlik duygusu 5. Günlük işlere yönelik ilgisizlik 6. Ölüm ya da intihar düşünceleri, intihar teşebbüsü * Davranış ve tutum 8. Huzursuzluk 9. Dikkat problemleri 10. Hafızada zayıflama * Fiziksel yakınmalar 12. Gözlenebilir kilo kaybı veya artışı 13. Her gün görülen yorgunluk 14. Uyku düzeninde bozulma; çok fazla ya da çok az uyuma ve diğer uyku bozuklukları 15. Yeme düzeninde bozulma; çok fazla yeme ya da iştahsızlık 16. Aşırı ağlama 17. Sebebi bilinmeyen kronik ağrılar Eğer yukarıdaki belirtilerden herhangi beş tanesi ya da daha çoğu en az iki haftadır devam ediyor ya da kişinin yaşam kalitesini önemli ölçüde engelliyorsa, bu yakınmaların bir uzman tarafından değerlendirilmesi önerilir. Anksiyete * Duygu ve düşünce 19. Sözel kaygı ifadesi 20. Gözlenebilir bir gerginliğin ya da endişenin reddedilmesi 21. Kontrol edilemeyen kuruntular, endişeler 22. Öfke patlamaları * Davranış ve tutum 24. Problem çözme ya da konsantrasyon güçlüğü 25. Huzursuzluk * Fiziksel yakınmalar 27. Gergin bir kas görünümü 28. Titreme, seyirme 29. Nefes darlığı 30. Kalp çarpıntısı 31. Terleme 32. Ağız kuruması HANGİ DURUMLARDA PSİKOLOJİK DESTEK ALABİLİRİM? Psikolojik desteğin alınmasında önerilen hastanın multi-disipliner içinde düzenli takip edilmesidir. Böylece, hastanın psikolojik ihtiyaçlarının belirlenmesi tedavi döneminde ve sonrasında hasta ve hasta yakınlarının yaşam kalitesinin arttırılması amaçlanır. Ayrıca; * Yaşamınıza “kanser” kelimesi girmesiyle duygusal ve düşüncesel açıdan yaşanan zorlanmalarda * “Nasıl davranmalıyım” ile ilgili yaşanan yoğun kararsızlık duygusu * Depresyon ve kaygı düzeyinin artması * Geçmişte yaşanan psikolojik problemlerin tedaviyle birlikte yeniden gündeme gelmesi * Hastalık kavramını kabul etmekte, tedavi sürecini olumsuz etkileyecek düzeyde duygusal açıdan zorlanılması * Yakın zamanda kendisi için önemli bir kayıp yaşaması * Yakın zamanda kendisi ya da çevresiyle ilişkilerine yönelik karar aşamasında bulunmak * Çevrenin sağladığı psikolojik desteğin yeterli olmaması * Ölüm ve intiharla ilgili uzun süreli ve yoğun düşüncelerin olması * Yakın çevrede biri ya da birilerinin kanser nedeniyle kaybı psikolojik açıdan destek alınmasını gerektiren koşulları yaratabilir. PSİKOLOJİK DESTEK NASIL YARARLI OLABİLİR? * Hastalık ve tedavisinin, bireyin yaşam kalitesini önemli ölçüde etkileyen bir etken olarak düşünüldüğünde yaratılan bu yeni, fakat istenmeyen ortamda yaşamayı kolaylaştıracak desteği hasta ve hasta yakınları için sağlar. * Hastalığın yarattığı koşullar çerçevesinde kişinin kendinden ve yakınlarından beklentilerinin tekrar gözden geçirilmesine yardımcı olur. * Kişinin kendisi ve yakınlarına yönelik yaşamsal kararların alınmasında uygun ortam yaratılması destekler. * Sadece hastalara değil, yakın çevrenin hastayla olan iletişiminde zaman zaman karşılaşabilecekleri sorunlarda danışabilecekleri uygun bir ortam yaratır. * Tedavi boyunca hastanın psikolojik açıdan ihtiyaçlarının belirlenmesi, tedavi ekibinin hastaya yaklaşımının belirlenmesinde önemli rol oynar. Hasta ve tedavi ekibi arasındaki etkili iletişim sağlanması tedaviye uyumu olumlu yönde etkiler. PSİKOLOJİK TEDAVİ YÖNTEMLERİ NELERDİR? * Bireysel psikoterapi ve destek Kişinin kendine ait bir ortama yoğun bir şekilde ihtiyaç duyduğu durumlarda bireysel psikoterapi, duygu ve düşüncelerin -özellikle “istenmeyen, paylaşılamayan” duygu ve düşüncelerin paylaşabileceği uygun bir ortam yaratır. Problemlerin çözümünden çok, nasıl başa çıkılabileceği konusunda destek sağlar. * Grup psikoterapi ve destek Kişinin hastalığı ve tedavi döneminde yaşadıklarını paylaşabilecekleri güvenli bir ortam yaratır. Grubun yaratacağı destek, kansere karşı toplumun gösterdiği tepkiyle başaçıkmayı kolaylaştırır. Tıbbi tedavinin kişi üzerindeki etkisi ve tedavi ekibiyle yaşanan sorunların paylaşılması grubun önemli konularındandır. Amerikan Hastanesi bünyesinde kanser hastalığını değişik yönlerini ele alan halka yönelik eğitim toplantılarının sürekli yapılması planlanmaktadır. Amerikan Hastanesi bünyesinde kanser hastalığını değişik yönleriyle ele alan halka yönelik eğitim toplantılarının sürekli yapılması planlanmaktadır

Çevrimdışı N0RM

  • 2. SINIF UYE
  • ****
  • İleti: 6.136
  • Puan 310
  • Cinsiyet: Bay
  • Narq0z
    • Profili Görüntüle
    • E-Posta
Kanser Belİrtİlerİ
« Yanıtla #1 : 26 Ağustos 2007, 11:23:34 »
bilgi için sağol

Çevrimdışı Hamza

  • Osc Kurucu
  • 1. SINIF ÜYE
  • ********
  • İleti: 161.435
  • Puan 13008
  • Cinsiyet: Bay
  • Dünyanın En Çok Mesaj Gönderen Üyesi :))
    • Profili Görüntüle
    • Hosting
Kanser Belİrtİlerİ
« Yanıtla #2 : 26 Ağustos 2007, 18:33:04 »
Eywallah

Çevrimdışı Force23

  • 1. SINIF ÜYE
  • *****
  • İleti: 32.652
  • Puan 334
  • Cinsiyet: Bay
  • !!ƒяєєѕтуℓєя!!
    • Profili Görüntüle
Kanser Belİrtİlerİ
« Yanıtla #3 : 06 Eylül 2007, 09:08:44 »
Bilgi için saol
Only God Can Judge Me !!
They''ll Never Take Me Alive

Çevrimdışı Hamza

  • Osc Kurucu
  • 1. SINIF ÜYE
  • ********
  • İleti: 161.435
  • Puan 13008
  • Cinsiyet: Bay
  • Dünyanın En Çok Mesaj Gönderen Üyesi :))
    • Profili Görüntüle
    • Hosting
Kanser Belİrtİlerİ
« Yanıtla #4 : 06 Eylül 2007, 13:47:14 »
eyw kardeşim