Gönderen Konu: The Da Vinci Code  (Okunma sayısı 849 defa)

Çevrimdışı Force23

  • 1. SINIF ÜYE
  • *****
  • İleti: 32.652
  • Puan 334
  • Cinsiyet: Bay
  • !!ƒяєєѕтуℓєя!!
    • Profili Görüntüle
The Da Vinci Code
« : 10 Ağustos 2007, 22:04:52 »
  Son senelerin en çok konuşulan ve satan kitaplarından biri, hâtta birincisi kuşkusuz Dan Brown'ın Da Vinci Şifresi adlı eseriydi. Sadece çok satmakla veya çok konuşulmakla kalmamış, aynı zamanda hristiyan dünyasını da yarattığı fikirler nedeniyle karıştırmıştı ve etkisi hâlâ sürmekte, tartışılmakta. Bu kadar etkili ve anlamlı bir kitabın, bir hikâyenin filme çevrilmemesi, hakkında yeni yapımların ortaya çıkmaması herkesi hayrete düşürürdü fakat kimsenin hayrete düşmesine fırsat verilmeden, Da Vinci Şifresi'nin filmi ve oyunu yapım aşamasındaki yerini aldı ve duyuruların yaklaşık bir sene ardından huzurlarımıza sunuldu. Audrey Taotou'nun Sophie Neveu'yü oynaması dolayısıyla daha bir özenle izlediğim film çoğu hareketli izleyicileri sıkarken, bazı dikkatli ve ağırbaşlı izleyiciler için ise oldukça olumlu karşılandı. Filmi izleyip daha bir heyecanlanarak sarıldığımız oyun ise eşsiz bir senaryonun katili olmaktan öteye gidemiyor.

  Da Vinci Şifresi gibi bulmacalarla dolu, sırların çözüldüğü, adının üzerinde olduğu bir yapımın oyununun macera oyunu olacağını ve içerdiği aksiyon bölümleri nedeniyle biraz da aksiyon soslu olacağını bilmek için Nostradamus veya onun soyundan gelen ve kâhinlik kanı taşıyan biri olmaya gerek yoktu. Asıl bilinmesi gereken, tüm bunların oynanışının ne kadar başarılı yapılacağı ve dağıtımcı isimden beklediğimiz kaliteli işin yapımcı firmaya da yansıyıp yansımayacağıydı. Yapımcılığı üstlenen The Collective, 2K Games'in dağıtımcılığı altındaki projesinde kuşkusuz üstünde büyük bir baskı hissetmiş olmalı, ne de olsa benzerine rahat rastlanmayan bir senaryoya ve kolay kolay elde edilemeyecek kadar büyük bir ilgiyi üzerine çekmiş olan büyük bir yapımın ismine sahipti. Baskı hissedenlerin başarısız olabileceğini, baskılı işlerin daha kaliteli ekipler tarafından yapılması gerektiğini belki de üzücü Da Vinci Şifresi örneğinde görüyoruz. Abartmamak lâzım, The Collective'in çıkardığı iş hiç de küçümsenecek veya "berbat" gibi aşırı kötü sıfatlarla nitelenecek durumda değil, fakat maalesef yapımın hedef kitlesini doyurabilecek nitelikte de değil. Sanıyorum, gerçekten harika bir oyun yapıldığı takdirde oyunun sahip olduğu bulmacalar sayesinde oyuncuları macera oyunlarına ne derece yönlendirebileceğini ve macera dünyasının yeni kitleler kazanmasıyla hareketlenebileceğini düşündüğümüzde, ele geçirilen fırsatın kaçırılmasına üzülmemiz gerekir.

  Her ne kadar filmdeki yapılarıyla değil de orjinal yazıldıkları gibi, Dan Brown'ın düşündüğü görünümlerine sahip oldukları dolayısıyla filmi izleyenler tarafından ilk görüldüklerinde biraz yadırgansalar da, oyun sırasında delillerin ve koşuşturmacaların ortasında Robert Langdon'ı ve Sophie Neveu'yü kontrol ediyoruz. Türünün macera olması dolayısıyla bulmacalarının ön plânda incelenmesini daha münâsip gördüğüm oyun, kitabı okuyanların kolayca yapabileceği veya kitabı rehber niyetine kullanabileceği, yani hikâyeyle paralel bulmacalar içeriyor. Elinde rehber niteliğinde hiçbir bilgi olmayanlar için ise beyin yorucu bulmacalar hazırda bekliyor. Bilhassa harf yerleştirmeli, anagram denilen şifreli anlatım tekniklerini çözerken zorlanmamızı yüksek ihtimal olarak gören hazırlayıcılar bulmacalar sırasında ipucu almamızı sağlayan "hint" bölümünü oyuna dahil etmişler. Bazen, bu ipuçları kendimizi öğle vakti bir keyif sofrasında çengel bulmaca çözüyormuş gibi hissetmemize neden olabiliyor, fakat birçoğu kesinlikle işe yarıyor.

  Kitabı okuyanlar veya filmi izleyenler bilirler ki, Robert Langdon hikâyenin son anlarına kadar polisin arananlar listesindedir ve her yerde, köşe bucak aranmaktadırlar. Bu aranmaların ve özellikle de ilk bölümdeki müzeden kaçış sahnelerinin aksiyonunu öldürmek hikâyenin de bağrını delmek olacağından, yapımcıların hiç kuşkusuz oyuna aksiyon dolu bölümler de katması gerekiyordu ve katmışlar da. Sadece polislerle değil, örneğin ikinci bölümde kilise çevresindeki haydutlarla da mücadeleye giriyoruz. Aksiyon sahneleri oyunun macera düzenini bozmasın diye, bu bölümler de macera oynanıyormuş gibi hissettiren bir yapıya sahip. Üçüncü bakış açısından adam dövmek yerine, ekranın altında çıkan tıklama düzenini doğru izleyerek, doğru işaretlemeyi yaparak savunma veya hücum hareketlerini mümkün olduğunca kusursuz yapmaya çalışıyoruz. Kaç tıklama isabet ettirirsek hücumumuz o kadar etkili, savunmamız o kadar yıpratıcı oluyor. Aksiyon bölümleri bir macera oyununa uygun şekilde hazırlanmaya çalışılmış fakat maalesef bu çalışma oyundan alınan zevk katsayısını düşürmekten kurtulamıyor. Bununla birlikte, senaryonun oyunun kapsadığından çok daha fazla aksiyon içerdiği de bir gerçek. Şâyet bazı polislerin diplerine kadar girmemize rağmen bizi görmemesi veya silahlarını bu kadar geç kullanmayı akıl etmeleri gibi hatalar olmasaydı ve ekran altında çıkan düzen tuşlarını tutturmak için çalıştığımız sırada sürekli aksaklıklar olmasaydı içerilen aksiyon bölümleri konusundaki görüşlerimiz daha olumlu olabilirdi.

  Grafiklerinin vasat olacağını belli etmeyecek güzellikte bir giriş videosuna ve menü tasarıma sahip olan The Da Vinci Code'un "seç ve tıkla" stili bir macera oyunu olsa daha iyi olabileceğini düşünmemek mümkün değil. Yine de, sahip olduğu şekilde de kontrollerinin fena olduğunu söyleyemeyiz. Arada sırada o incecik vücutlu Sophie'nin konuşmak için Robert'ın yanına gelmesiyle birlikte duvar kenarındaki Robert'ın ordan çıkamaması, kafasının duvarın içinde kalması gibi basit hatalar kontrolleri de etkilese bile bulmacalara girişler ve ipuçlarına ulaşım konusunda kontroller oyuncuya hiçbir sıkıntı çektirmiyor. Inventory dediğimiz ipucu toplama menümüzün kullanışlı olması da yüzümüzü güldürüyor. Seçtiğimiz eşyayı dilersek listemizdeki bir diğer nesne ile bağdaştırabiliyoruz, dilersek inceleyebiliyoruz, dilersek de o sırada tıkladığımız nesnenin üzerinde kullanabiliyoruz.

  Menülerinin yarattığı ön görüş kadar iyi bir grafik kalitesiyle bizi karşılamayan The Da Vinci Code'un seslendirmeleri orjinal oyuncular tarafından yapılmasa bile oldukça kaliteli hazırlanmış durumda. Dinlemek istemediğimiz bölümleri geçmek istediğimizde de hiçbir aksaklık yaşanmaması bu mesele konusunda memnun kalmamızı sağlıyor. Menü müzikleri ve oyunun işleyişine göre şekil alan oyun sırası müzikleri de senaryoya uygun, arkaplânı kalitelileştiren müziklerden oluşuyor. Geriye kalan ses efektlerinde de hiçbir sorun yaşanmayınca, oyunun grafiklerinin ortaya çıkardığı yetersizlik biraz olsun örtülmüş oluyor.

  Ticarî açıdan yapılması gereken ve nasıl yapılırsa yapılsın yapımın yarattığı geniş kitle sayesinde kuşkusuz iyi bir gelir getirecek olan The Da Vinci Code oyunu hedefine ulaşacak, daha doğrusu ulaşmış görünüyor. Ticarî istek olmadan, tamamen içten bir istekle oyun dünyası için yapılan bir oyun olsaydı Da Vinci Şifresi macera türü için olumlu etkilerde bulunabilirdi, ancak ne olursa olsun oyunun oynanabilecek, hâtta bitirilebilecek -aksiyon sahnelerine dayanılabilirse- olduğunu görmezden gelemeyiz.
Only God Can Judge Me !!
They''ll Never Take Me Alive

Çevrimdışı Hamza

  • Osc Kurucu
  • 1. SINIF ÜYE
  • ********
  • İleti: 161.413
  • Puan 13008
  • Cinsiyet: Bay
  • Dünyanın En Çok Mesaj Gönderen Üyesi :))
    • Profili Görüntüle
    • Hosting
The Da Vinci Code
« Yanıtla #1 : 27 Ocak 2008, 16:31:46 »
Paylaşim için Sağol