Gönderen Konu: Reservoir Dogs  (Okunma sayısı 773 defa)

Çevrimdışı Force23

  • 1. SINIF ÜYE
  • *****
  • İleti: 32.652
  • Puan 334
  • Cinsiyet: Bay
  • !!ƒяєєѕтуℓєя!!
    • Profili Görüntüle
Reservoir Dogs
« : 10 Ağustos 2007, 21:30:36 »
 Her yeni film oyununda ne kadar söylersek söyleyelim, inat edilirmişçesine, hatrı sayılır, efsaneleşmiş yapıtların oyun sürümleri, bir "isim kirletici" olma niteliği taşımaya devam ediyor. Bu konudaki liderliği başkasına bırakmaya pek niyeti varmış gibi görünmeyen Eidos, bu kez, yıllar öncesinin başyapıtı olarak kabul gören Tarantino imzalı Reservoir Dogs'ı, Volatile Games'le el ele vererek "vasatın altında"sıfatıyla andırmayı amaçlıyor.

 Joe Cabot önderliğindeki "Mr. Renkler", "Rezervuar Köpekleri" olarak, kendilerine has tarzlarıyla, "renkli" bir çete oluştururlar ve bu çerçeve içerisinde birbirinden "çarpıcı" maceralar meydana gelir; projenin arkasında da Tarantino olunca, ortaya şahane bir yapıt çıkar, fakat yıllar sonra bir yapımcının akıl etmesiyle, oyuncunun yeni bir "renk" olması plânlanıp, kısa bir alıştırma bölümüyle giriş yaparak oyundaki yerini alması düşünülür, nitekim, bu proje düşüncede kalmayıp eyleme dönüştürülür.

 Herhalde, uzun uzadıya filme değinip, henüz izlemeyenlerin tadını kaçırmak istemeyiz hiçbirimiz, o yüzden direkt olarak, "acaba olmasa daha iyi mi olurdu?" gibi bir ön yargıyla yaklaşmamamıza rağmen, derin yargımızın bu doğrultuda oluşmasını engelleyemeyen oyunun içeriğine ve filmle olan ilişkisine değinip, çekip gidelim bu lanet olasıca cehennemden! Ay.

 Biri kısa eğitim bölümü olmak üzere, sadece on yedi kısa bölümden oluşan sözde başyapıt oyunu, filmle aynı doğrultuda işleyen yönleri dışındaki tüm vasıflarıyla sınıfta kalıyor, ne yazık ki. İnanılmaz kısalıktaki bölümlerin bazıları araçlarla yarış yapmayı içerirken, bazıları silahlı çatışmalara dayanıyor; aslında bu işleyiş pek fena bir işleyişe benzemiyor, fakat, maalesef ki bu işleyiş beklenebileceği kadar güzel sunulmuş durumda değil.

 Yarış bölümlerinin ne şekilde olduğunu az çok tahmin edebiliyorsunuzdur, arabaya atlıyor ve rahat oynanış sayesinde, bölümleri rahatça tamamlayabiliyoruz; fakat oynanış konusunda maalesef kritik hatalar ortaya çıkıyor. Her şeyden önce, araçlar birer "Flexi" adamıymış gibi aşırı kıvrak hareketler yaparak gerçekçiliği öldürüyorlar; üstelik, gerçekçiliği öldüren sadece bu da değil: Karşıdan gelen sivil bir araca vurduğumuzda, bizim aracımıza hiçbir şey olmazken, karşıdaki araç tabiri caizse havaya uçuyor, yoksa lpg mi kullanıyorlar? Bu gerçekçilik düşmanı firelerin yanı sıra, "boost" olayının da suyunun çıkarıldığı rahatlıkla fark edilebiliyor, boost seviyesinin tükenmesi, dolmasından çok daha uzun sürüyor.

 Silahlı çatışmalara dayanan, içerik olarak daha fazla eğlence vaad eden bölümlerin de, maalesef araçlı bölümlerden fazla farkı olduğunu söylemenin mümkünatı yok. Zaten kısacık olan az sayıdaki bölümlerde, ya sivilleri veya polisleri rehin alıp mekândan temizce tüyerek, ya da silaha güvenip Allah ne verdiyse herkesi kana bulayarak, bölüm sonlarındaki değerlendirmelerde "psikopat" damgası yiyerek görevi tamamlamaya çalışıyoruz, başka yapabileceğimiz hiçbir şey yok. Hadi, başka yapabileceğimiz hiçbir şey olmasın, olmasın da, bir bölüm nasıl olup da onlarca polis arabasının olduğu sokağa çıktığımız anda başarıyla tamamlanabilir ki, amacımız sadece bina içindeki polislerden kurtulmak mıydı?

 Ayrıntıya girdiğimizde, rehin alma sisteminde de, psikopatlığa vurup sağı solu dağıtma sisteminde de önemli vasatlıklar olduğunu görüyoruz. Rehin aldığımız siviller, akıllara zarar bir şekilde, zamanla ölmeye başlıyorlar. Kalptan giden adam, âniden gider -sandığım kadarıyla, niçin ölmeleri için uzun bir sürenin geçmesi gerekiyor ki? Hadi öldü diyelim, madem öldürüp oyunu zorlaştırmak istiyorsunuz, neden alâkasız yerlere bize doğru koşan siviller yerleştirerek rahatlamamızı sağlıyorsunuz? Bu büyük mantıksızlığın dışında, rehin alma olayının gayet iyi bir şekilde oyuna yansıtıldığını söylemek mümkün; rehineleri kullanıp polislere tehditler savurarak, silahsızlanmalarını sağlayıp olay mahalinden temiz bir şekilde ayrılabiliyoruz, silah bırakmakta direnirlerse, bu direnci, rehinelere birkaç kere vurarak kırabiliyoruz.

 Psikopata bağlayıp, önünüze geleni temizleyerek bölümü tamamlamayı düşünmeniz durumunda ise, oynanış konusunda olmasa da, eğlence konusunda ciddi sıkıntılarla karşılaşmaya hazırlıklı olmanız gerekiyor. Öncelikle, oyun inanılmaz derecede kolay yapılmış ve hiç siper almadan, kabak gibi ilerleyerek önünüze geleni temizleseniz bile, sorun yaşamanız pek kolay olmuyor; hele bir de, kısacık bölümlerde dahi iki adamda bir oyun otomatik kaydedilince... Buna rağmen, "vurulma" konusundaki mantıksızlıklar da, polis bolluğunun bulunduğu bölümlerin zorlaşmasına neden oluyor; pompalıyla kafasına ateş ettiğiniz adam bile, iki-üç vuruştan az vuruşta rahat rahat ölmüyor zîra (rehinelerin topuğuna sıktığınızda dahi ölmesi ise, ayrı bir mantıksızlık).

 Reservoir Dogs, tek kişilik kısa oyunun dışında, hemen hemen hiç ayrıntı taşımadığı için de oyuncularda büyük bir hayal kırıklığı yaratıyor. Sadece, birkaç "ekstra" ve oyun içerisinde toplanabilecek "blueprint"ler var, o kadar. Ne bir çoklu oyuncu bölümü, ne bir renk, ne bir teselli. Efkârlanmamak elde mi?

 Görsel ve işitsel açılarsa, birbirine hiç uymayan, resmen birbirlerine 180 derece ters açılar konumundalar. Filmle aynı doğrultuda işleyen bir oyunun, seslerinin ve müziklerinin, aynı zamanda ara videolarının kalitesiz olmasını elbette bekleyemezdik, fakat oyun içi grafik kalitesinin düşük olmasını bekleyebilirdik, nitekim bekledik de; ve yanılmadık, karşımızda, kaplamalarından efektlerine, çağın aşırı derecede gerisinde kalmış grafikler duruyor. Bir ara, kan efektlerinin hangi marka ketçap olduğunu ciddi ciddi düşünür oldum, bulamadım.

 Sonucu düşünürken, acı gerçekle karşılaşma vaktinin de geldiğini anlıyoruz: Film oyunları, vasatın "vas"ının da "vas"ında gibi bir sıfatla yaşamlarını sürdürmeye devam ediyorlar; ve bu piyasada, paradan daha önemli değerlerin olduğunu düşünen ve film oyunlarının haklarını alabilen demirbaşlar olmadığı sürece, biz bu sıfatı daha çok kullanacağız gibi geliyor. Bülent Ersoy'a az önceki güzide niteleme çeşidini bizlere kazandırdığı için saygılarımızı sunuyor, bahsi geçen yapımda emeği geçen firmaları esefle kınıyoruz.
Only God Can Judge Me !!
They''ll Never Take Me Alive

Çevrimdışı Hamza

  • Osc Kurucu
  • 1. SINIF ÜYE
  • ********
  • İleti: 161.429
  • Puan 13008
  • Cinsiyet: Bay
  • Dünyanın En Çok Mesaj Gönderen Üyesi :))
    • Profili Görüntüle
    • Hosting
Reservoir Dogs
« Yanıtla #1 : 27 Ocak 2008, 16:36:19 »
Paylaşim için Sağol