Gönderen Konu: Hitman Blood Money  (Okunma sayısı 670 defa)

Çevrimdışı Force23

  • 1. SINIF ÜYE
  • *****
  • İleti: 32.652
  • Puan 334
  • Cinsiyet: Bay
  • !!ƒяєєѕтуℓєя!!
    • Profili Görüntüle
Hitman Blood Money
« : 10 Ağustos 2007, 19:28:20 »
"It's over, 47. I am closing shop on this end. This will be your last assignment. There are two targets. Vaana Ketlyn, a former romanian circus performer who's now a big player in the global gray market, and a CIA operative who's been playing both sides of the fence. Ketlyn's hosting a masquerade party at the Shark Club, in Vegas, and the CIA op'll be there to close a deal. Even if this job isn't a set-up, your presence almost definitly be expected. You are our only surviving agent, 47. Find out whoever it is that's been coming after us. Eliminate both targets -and anyone that targets you- and exit in the vechile I'll have ready for you in the parking garage. You've been a very effective agent. It's been pleasant to work with you. I hope the future is kind to you."

   Bir kez daha dazlak ajanımıza merhaba diyoruz. CV'sini bilmeyenler için biraz özet vermemiz lâzım. İsmi, yok. Soyismi, yok. Babası, yok (ıhımm, annesi de yok). İşe başlamadan önceki kimliği, yok. Doğum yeri, gizli bir klonlama merkezi. Diğer nitelikleri; kod adı, 47, kafasının arkasında klonlama seri numarasını belirten barkot, ceketinin iç cebinde devamlı bulunan bir fiberwire, 5.000$ değerinde bir suit takım (peh!), favori sniper'ı W2000, kalın,tok ve kendinden emin bir ses ve hayatınızda sadece bir kez gorebileceğiniz bir yüz. Anlayacağımız gibi, ajan 47'nin hayata gelme amacı suikast. İşte bu da suikastçimizin dördüncü oyunu "Blood Money". En son hatırlarsak bir uçakta "sevgili patronu" Diana ile birlikte bırakmıştık onları. Bu sefer uluslararası işlerimizi bırakıp Amerikan piyasasını ele geçirmeye çalışıyoruz. İş sonraları sarpasarıyor ve ajansımızı çökertiyorlar, sonra da... Gerisini söylemeyeyim artık. Biz de kutu içinde kutu hâlini alan durumdan kendimizi sıyırmaya çalışıyoruz.
 
   Hitman'imiz daha bir soğukkanlı bu oyunda. Daha insanlığını kaybetmiş gibi. Sanki daha bir suikast makinesi olmuş gibi... Ruhsuz ajanımızla dilerseniz oyunumuza atlayalım. Oyuna girmeden önce intro'da ve menünün yapılanmasında sanki ölümü andıran ipuçları ve görsel malzemeler görüyoruz (amanın!). Menü de gayet iyi olmuş. Profilimizi oluşturduktan ve zorluk derecemizi seçtikten sonra "tutorial" niteliğindeki ilk görevimize başlıyoruz. "(!)" işaretiyle ekranımıza gelen önerileri uyguladığımızda hem bölümü çok kolay geçiyoruz, hem de yenilenmiş Hitman'in genel yapısına ve kullanışına âşina oluyoruz. Açıkcası geçmiş oyunlarda da kullanılan kemikleşmiş oynanış bu oyunda da korunmuş ve birçok yenilik getirilerek kullanışı ve arayüzü daha bir “kullanışlı” görmemizi sağlamış. Aksiyon, düşürme/bırakma ve alma/kavrama üçlü sistem şeklinde belirlenmiş. Ekranımızın sol üst kısmında aktif olan seçeneğimiz tuşu ile birlikte beliriyor. Oyunda kullandığımız genel tuşlar eskisi gibi. Biraz belirtecek olursam; w,a,s,d yön tuşlarımız, e aksiyonu gerçekleştirme tuşumuz, g bir şeyi fırlatma veya bırakma tuşumuz, space(boşluk) bir şeyi alma tuşumuz, r şarjör değiştirme, x dürbünü açma/kapama, shift koşma, ctrl sessizce yürüme, F1 1./3. şahıs görüş açısını değiştirme (evet artık oyunu bbv gibi oynayanlara bayram var), sol fare tuşumuz ateş, ve sağ fare tuşumuz da silah menümüz…

   Bölümümüze başlamadan önce yaklaşık olarak geçmiş tüm Hitman’lerin senteziyle oluşturulmuş bir brifing menüsü bizleri karşılıyor. Diana’mızın sesiyle birlikte görevimizin özetini geçmesi yanında, tüm hedeflerimizin resimleriyle birlikte ayrıntılı bilgileri yer alıyor. Bir de geçmiş Hitman’lerde göremediğimiz bir eklenti var; istihbarat. Para karşılığında seviye seviye açtırabileceğimiz istihbaratlar eğer dikkatli okursak bizlere oldukça yardım ediyorlar. Mesela, Missisipi’de bir düğüne gidiyoruz ve öldürmemiz gereken bir damat ve onun abisi var. Abisi hakkında aldığımız istihbarat çok işimize yarıyor. O da şu: “Amcamız bilmem hangi yakının ölmesi nedeniyle ruhsal bunalımdadır ve sık sık ölen yakınının mezarı yanında onla konuşur.” İşte paramızın gerçekten işe yaradığı ilk nokta.
 
   Daha önceki oyunlarda var olan, fakat geçmiş oyunda kaldırılmış bir özelliği tekrar görüyoruz: Bölüme başlamadan önce istediğimiz silahı yanımıza alabiliyoruz (gerçi Hitman’in ruhunu yakaladıysanız size fiberwire'dan başka yoldaş gerekmez ama…). Paramızın işe yaradığı ikinci bir özelliği belirteyim, silah modifiyeleri. Bunlar, paranızı su gibi harcatan, ama kullandığınız silah için gayet hoş eklentiler diyebilirim. Oyun sonunda aldığımız rütbe ve bölümlerde gösterdiğimiz başarıya göre kilitli olan modifikasyonları açtırıyoruz . Mesela yedinci bölüm sonunda dürbünlü, magnum kurşunlu, genişletilmiş şarjörlü, ikinci tip susturuculu çift silverballer sahibi olmak çok güzel bir duygu (X-Ray cihazı veya arama olmayan bölümlerin hepsinde sniper yerine bunu kullanmaya başlıyorsunuz). Silahlarımızı seçip bölüme başladığımızda, radar haritamızda birçok ünlem işaretinin mevcut olduğunu görüyoruz. Yani artık olayların işleyişi önümüze sunulan birkaç farklı yol ve onların kombinasyonlarıyla nispeten bizim elimizde. Mesela bir hedefi, ister başına avize düşürerek, ister içkisine veya yemeğine zehir katarak, istersek de müsait bir ortamda onu boğazlayarak halledebiliriz.

   Tuvaletler… Evet, artık eski oyunlara nazaran tuvaletler çok daha önemli. Birçok bölümde ünlem işaretiyle belirtilmemiş olsa bile eğer nereden başlayacağınızı veya ne yapmanız gerektiğini bilemiyorsanız hemen tuvalete koşun(!). Mutlaka size yasak yerlere geçiş sağlayabilecek birkaç adam tuvalete düzenli olarak işemeye gelip gidiyordur… Bunun dışında, artık sizin hedefinize ortak olmuş ve/veya sizi hedef bellemiş düşmanlarınızla karşılaşacaksınız. Benden bir öneri! Sizi odalarına davet eden güzel bayanlara asla kanmayın. Silahınızı veya şırınganızı daima hazır tutun.
 
   Oyunumuzda artık sadece hedeflere suikast yok. Bazı bölümlerde kurtarma, bazı bölümlerde birebir “Kapımdaki Düşman”cılık oynayabilirsiniz. Bazı bölümlerde de hatun tam sizi -az önce bahsettiğim gibi- odasına çağırmış ve siz ondan değişik atraksiyonlar bekliyorken böğrünüze bir hançer yiyebilirsiniz.

   Hedefimize ulaşmak için bin bir badireler atlatıyoruz. Oyunun hemen hemen her yerinde değişik seviyelerde kısıtlanmış bölgeler var ve tahmin edebileceğimiz gibi onlardan sırasıyla geçmemiz gerekiyor. Bunun için de müsait bir alanda gereken elbiseyi veya kartı gereken kişi üzerinden almak veya düzenli olarak kolaçan edilen bir alandan hacılamak gerekiyor. Burada da oyuna mantık olarak çok basit -fakat işimizi epey bir kolaylaştıran- birkaç eklenti görüyoruz. Mesela, masa başında paralarını sayan iki zenciyi saf dışı bırakıyoruz, fakat bir veya birkaç kişinin burayı kontrol edeceği belli. Bu iki zenciyi ne yapıyoruz? Hayır, köşeye veya karanlık bir noktaya taşımıyoruz, işi kökünden hallediyoruz. Hemen yan tarafta duran konteynırları açıyor ve cesetleri içine atıp kapaklarını kapatıyoruz. İşte bu bir yenilik. Sonra kontrol grubu geliyor, bizim burada olduğumuzu görmemeliler. Hemen diğer duvardaki gardolabın içine giriyor ve geçip gitmelerini bekliyoruz. Bu da bir diğer yenilik. Daha sonra iki kişilik bir grup görüyoruz. İkisini birden sessizce saf dışı bırakmak imkânsız gibi. Bizim hedefimiz de sadece arkalarında duran bir kapı. Ne yapıyoruz? Evet, cebimizden bir birlik çıkartıyor ve uygun bir yere fırlatıp diğer iki kişinin dikkati paranın tarafına çekilmişken rahatça kapıdan çıkıyoruz. Bu da, oyunda bulunan birkaç yenilikten biri. Dediğim gibi mantıken basit görünen ama pratikte gayet işimize yarayan yenilikler bunlar. Bunların dışında oynanışı etkileyen asansör tepesine tırmanma, borulardan tırmanma, çatılarda dolaşıp açık pencerelerden girme gibi birçok yenilik mevcut. Bu tüm yeniliklerin neredeyse hepsi oynanışa yeni bir soluk ve nispeten biraz daha serbestlik getirmiş.

    Oyunun neredeyse tek eksisi de aynı zamanda oynanıştan geliyor. Sizin dışınızda oyunda robot davranışları sergilemeyen bir kişi daha yok. Yani hep aynı şeylere programlanmışlar ve beklenmeyen bir durum karşısında çok pasif kalıyorlar. Özellikle düşmanlarımızın bize karşı tepkileri çok zayıf, mesela kapıdan hızla giren bir düşmanı öldürüyorsunuz ve kapı açık kalıyor. Arkadan bu aksiyonu gören diğer düşmanlarımız da aynı şekilde içeri dalıp aynı şekilde ölüyorlar. Ayrıca Beyaz Saray’a girdiğimiz bölüm dışındaki tüm bölümlerde, arama esnasında eğer silah tarzı bir şey bulunursa bodyguard'lar nazikçe “Sizi silahla içeri almayız. Lütfen silahlarınızı bırakıp gelin” gibi bir takım sözler sarf ediyorlar. Bu da oyunda rastlayabileceğimiz birkaç garip durumdan biri. kısaca yapay zekâ her koşulda sınıfta kalıyor.

   Blood Money’de antrenman yapabileceğimiz gizli yerleşimimize sıkıldığımız zamanlar girebiliyoruz. Gizlenme yerimizin ışıklandırması ve grafik detayı konusunda bir hayli çalışılmış.

   Hitman’in klasiklerinden olan oyun sonu kademelendirmesi bu oyunda da geliştirilerek önümüze gelmiş. Violance (dehşet) ve Noise (gürültü) şeklinde iki kritere göre değerlendiriliyoruz. Değerlendirmenin sonucunda silent assissin, ghost, hitman, mass murderer, butcher, psyhcopath gibi lakaplar alıyoruz. Tabii oyunun türüne uygun olarak 0 şiddet ve 0 gürültü amacımız. Buradan biricik 47’mizi kasaptan aşağı lakaplar aldırmayan aksiyon severlere duyurulur!

   Oyunda paramızın işe yaradığı bir nokta daha… Notoriety, yani sizin tanınılırlığınız. Ne kadar çok kameraya yakalanır, ne kadar çok alarm verdirtirseniz tanınırlığınız o kadar artar. Bunun sonucunda bir süre sonra kılık değiştirmek bile sizi kurtaramaz. Tanınılırlığınızı düşürmek için üç yolunuz var. Birincisi, sizi gören bir sivile rüşvet verebilirsiniz. Bu çok olmasa da ufak durumlardan sizi sıyıracaktır. İkincisi, bir polis şefine rüşvet verebilirsiniz. Bu da orta düzeyde tanınılırlığınızı azaltacaktır. Eğer hiçbir çareniz kalmamışsa o zaman da üçüncü seçenek olarak yeni bir kimlik çıkarttırabilirsiniz. Bu 100/100 olan tanınılırlığınızı birden sıfıra düşürecektir.

    Gelelim grafiklere… Ortam kaplaması vasatın üstünde. Bazı yerlerde hâlâ sanki resmi direkt yapıştırmışlar gibi bir his doğuyor içimize. Işıklandırmalar ve efektler gayet güzel ve göze batmıyor. Silah modellemeleri ve efektleri gerçekçi. Karakter çizim ve modellemelerinin sevgili 47’ciğimiz dışında vasat kaldığını söyleyebiliriz. İşin fizik kısmı ise ne çok kötü ne de çok iyi. Bir Hitman oyununda bize ne lâzımsa o kadar uğraşılmış diyebiliriz. Genel olarak değerlendirmemiz Hitman’in çağı yakaladığı (!) ve göze güzel gelen grafiklere sahip olduğudur, fakat şunu belirtmeliyiz ki, FX5200’lü kardeşlerimiz artık bu ve buna benzer oyunları oynayamayacaklar. Şu anda Hitman’imiz en az 5700/9600 ekran kartlarında normal olarak çalışabilmekte. 

   Blood Money’nin ses ve müziklerine de ayrıca değinmemizde fayda var. Budapeşte Senfoni Orkestrası’nın ürünleri olan müzikler gayet güzel ve bazı zamanlar oyunu durdurup müziği dinlemek bile istiyorsunuz. Diğer oyun içi sesler de, kulağı asla tırmalamıyor ve çoğunlukla onları ayırmadan ortamla birlikte tutabiliyoruz.

   Blood Money, Hitman serîsine yakışan bir oyun olmuş. Yapımcılarımız Hitman’in kendi dinamiğini içerisinde tutup, bunun yanında birçok etkili yenilik yapmış ve oyunumuzu alıp da mutlaka oynanması gerektiren bir hit hâline getirmiş. Sonuç olarak bu oyunu almak, oynamak, bitirmek ve sıkıldığımız vakitte tekrar açıp oynamak bize borç kalmış… 

  NOT: Bu yazı, Güngör Koçak'ın ÖSS kampına giriş öncesi sizler için hazırladığı son yazısı olup, kendisinin uzun bir süre ekibimizden ayrı kalacağının habercisi olma niteliği taşımaktadır.
Only God Can Judge Me !!
They''ll Never Take Me Alive