Gönderen Konu: Grand Theft Auto  (Okunma sayısı 481 defa)

Çevrimdışı Force23

  • 1. SINIF ÜYE
  • *****
  • İleti: 32.652
  • Puan 334
  • Cinsiyet: Bay
  • !!ƒяєєѕтуℓєя!!
    • Profili Görüntüle
Grand Theft Auto
« : 10 Ağustos 2007, 19:23:21 »
"Ne yapsam, ne yapsam?" derken, aklıma tozlu raflar geldi. Editörümüz Yiğit'e GTA 3'ten bahsetmiştim ama sonra bunun pek de eski bir oyun olmadığı kanaatine vardık. Sonrasında aklıma bu serinin kaynağı geldi: Grand Theft Auto. Bilgisayardan pek anlamadığım zamanlardı, hatırlıyorum. Amcamın oğlu elimin altına klavyeyi verdi ve oyunu açtı. Oyunlarla arası o zamanlar pek iyi olmayan ben, farkında olmadan, o vakitteki en iyi oyunlardan birini oynuyordum. Şimdilerde bir çılgınlık hâline gelen seri, tabiî ki bunu ilk oyununa borçlu. Hadi öyleyse; gelin üstüne bir parmak toz çökmüş olan bu oyuna bir daha bakalım�

Yok abi, bu sefer uzatmayacağım. "Şak!" diye menüye gidiyorum bu sefer; çünkü kaybedecek zaman yok! "Play" bölümü ile anında çılgınlığa dalıyorsunuz -ben de hemen konuya daldım nedense-. Karşınıza birkaç surat çıkıyor, farklı cinsiyetler var tabiî. Seçtiğiniz adamın siciline göre, yani çıkardığı olaylara, öldürdüğü polislere, ezdiği yayalara, kısacası yediği her bir halta göre, bir puanı var. Şâyet herifin ya da bayanın -terbiyeli olmak lâzım- ismini beğenmezseniz, değiştirme şansınız var. Her neyse; tüm bunları kafanıza göre hallettikten sonra, oynayacağınız mekânı seçiyorsunuz. Oyunun başlarında seçme şansınız oldukça az. İlerledikçe seçenek artıyor. Bu bölüm de aşıldıktan sonra, geriye oyuna girmek kalıyor.

Kapının önünde bir araba bekliyor sizi. Oyunun en süper yanını görüyorsunuz: "Hem yaya olarak dolaşmak, hem de araba ile çılgınlık yapmak". Açı sizi biraz üzse de, bu farklılığa en kısa sürede alışıyorsunuz. Çünkü oyun, insanı kendisine en sağlam şekilde bağlıyor. Şimdiki GTA'larda oyun görevleri genelde ikinci plâna atılır. Esas olan şehri talan etmektir. Bu oyunda da öyleydi elbette. Hep dağıt, hep dağıt! Ama bir süre sonra arabanın ya da adamın yanındaki sarı ok kafanızda bir soru işareti oluşturmaya başlıyor. Bu ok, görev yerini belirtiyor, yani gitmeniz gereken yönü gösteriyor. Fakat oyunda harita kavramı olmadığından, sadece bu okla işiniz oldukça zor. "Ne varmış acaba bu okta?" diyerek, görevlere atılıyorsunuz.

Şehri sürekli üstten görüyorsunuz ve bu nedenle önünüze çıkacakları son anda fark edebiliyorsunuz. Altınızdaki araba pek dayanamıyor buna ve bir süre sonra motor sesi farklı bir hâl alıyor. Araba çeşitli bölgelerden yontulmuş şekle giriyor. Bu nedenle de olabilir, içinizden gelmiş de olabilir, araba değiştirme ihtiyacı hissediyorsunuz. Bu durumlarda, şehirdeki onlarca farklı araç hizmetinizde. Otobüsünden çöp kamyonuna, Viper'ından Tosbağa'sına, motosikletinden bilmem nesine kadar her bir çeşidi görmek ve kullanmak mümkün. Tüm bunları bir oyunda görünce insanın iştahı kabarıyor ister istemez. Hiç başından kalkmayası geliyor. Şimdiki çılgınlık aslında o günlerden belliydi.

Ve oyunun tatlı belâsı polis amcalar! Bize kıllar, bu belli ve doğal zaten. Yolda birden karşınıza çıkıveriyorlar. Eğer "Kaşındı adam ne yapalım?" diyerek adamın üstüne giderseniz, anında yakalanıyorsunuz. Ya da çatışma var, bu yola baş vuruyorsunuz. Çıkarın silahı boşaltın polisin kafasına. Maksat zaten cânilik değil mi? Şehirde giderken kaç masum yaya ezdiğinizi sayabiliyor musunuz? Kaç arabayı sanayi yolcusu ettiğinizi biliyor musunuz? Önemli değil canım zaten; alt tarafı oyun!

Bu kadar işte. Oldukça eski bir oyun olduğunu biliyorsunuz. Ancak bu kadar uzayabiliyor.

Gelelim grafiklerine. O, mecburî olan "3 Boyut" var tabiî. Bazı yerlerde bu verilemese de, süper denecek kadar iyi bir seviye yakalanmış. Şimdiki gözümüzle, bir halta benzemeyen "arabaların hasar konusu" zamanına göre gözümüze gözümüze sokuyor zaten olayı. Mükemmel, daha ne denebilir grafiklere?

Sesler de aynı. Özellikle araba sesleri -"hehe" diyorum burada- harika ve araba hasar alınca daha bir güzel oluyor. Menüde seçenekler arası geçişlerde falan kullanılan motor sesi efektleri hoş bir hava katmış. Konuşmalar falan tam anlaşılmasa da sorun çok az. Zaten bunu alt yazı ile halletmişler.

Oynanabilirlikte, üstten görünüme alıştıktan sonra sorun yok. Mouse gibi bir kavram da olmadığı için, oyunda birkaç tuş bütün işlerinizi hallediyor. Ama bence, monitöre göre aşağı doğru araba kullanılırken zorluk hat safhaya çıkıyor. Önünüze çıkacaklardan tamamen habersizsiniz ve bu çok sinir bozucu. Alışmak kısa sürüyor ama kolay da olmuyor.

Yazının orta bölümlerinde oyunun özelliklerinden bahsettim. Tüm bunlar bir oyunda birleşince, dediğim gibi, başından kalkmak çok zor oluyor. Katliam sevenler zaten biliyor bunu. Şiddet yanlısı olmamak lâzım ama bu tip emeklere sonuna kadar saygı duymak gerekiyor. Her şey tadında bırakılınca güzel aslında�

Çılgınlık hâline gelen serinin ilk oyunu böyleydi işte. Emek vardı ve bu emek, biz oyunseverlere böyle bir oyunu armağan etti. Grand Theft Auto'da her şey tadındaydı.
Only God Can Judge Me !!
They''ll Never Take Me Alive