Gönderen Konu: Gothic 3  (Okunma sayısı 540 defa)

Çevrimdışı melih123

  • 1. SINIF ÜYE
  • *****
  • İleti: 12.490
  • Puan 2352
  • Cinsiyet: Bay
    • MSN Messenger - steve_melih@hotmail.com
    • Profili Görüntüle
Gothic 3
« : 30 Aralık 2007, 21:21:19 »
Oblivion'la baş etmek her Gothic'in harcı mıdır?


 
Zaman aktıkça oyunlar gibi oyun türlerine olan ilgi de değişiyor. Altın devrini geçirmiş olan adventure’cıların bugün boynu bükük. Bu yüzden tahammül edebilecekleri her adventure oyununu sindirmeye çalışıyorlar. Bu bakımdan en şanslılardan biri her daim bol seçeneği olan rol yapma oyunu sevenler. Durum böyle olunca beklentiler de son derece yüksek oluyor. Bir RYO’cunun şu an önümde duran Gothic 3’ün 1.0 versiyonunu camdan atması için 15 dakika oynanması yeterli. Onu ne önceki oyunlarının benzersiz hikâyesi ve muhteşem atmosferi, ne de Avrupa’daki büyük başarısı kurtarabilir. Aşağıda 62 MB’lik bir yamanın (v1.09) ölü doğan bir RYO’yu nasıl hayata döndürdüğü bir oyunu okuyacaksınız.

KARİYER DE YAPARIM, GOTHIC DE
Gothic 3’e önceki oyunlarda bize eşlik eden isimsiz kahramanla (The Nameless Hero) başlıyoruz. G2: Night of the Raven’da ejderhaların defterini dürdükten sonra teknemizle memleketimize dönüyoruz. “Üç oyundur aynı kahraman, hala mı Level 1?” demeye vakit bulamadan krallığın tamamen orkların eline geçtiğini, köle ticaretinin başını alıp yürüdüğünü görüyoruz.” Biz de eksik kalmayalım” diyerekten, devasa Gothic dünyasına giriyoruz.
Yeni Gothic’in yapısı farklı grupların itibarını (Reputation) kazanmak üzerine kurulu. Bunun için irili ufaklı yerleşim birimlerine gidiyor ve problemlerini çözerek güvenlerini kazanıyoruz. Adamların gözüne girdikten sonra da rakip gruba dünyayı dar etmemiz isteniyor. Bu büyük devam görevlerinin en güzel yanı, sonuçlarına bizzat şahit olmamız. Örneğin asilere dâhil olup orkların ve onların köpeği olan insan tacirlerinin (bu tiplere çok gıcığım var da) altını ince ince oyarak saldırıya açık hale getirdikten sonra, buraya saldırarak esirleri özgür bırakıyoruz. Bir süre sonra da buraya yerleşen asileri görebiliyoruz. Açıkçası kuru sözler yerine olaylara ve olayların dünyayı değiştirişine şahit olmayı tercih ederim. Zaten Gothic’i Gothic yapan da bu canlı ve etkileşimli dünyası.

Oyunda bir karakter yaratım ekranı olmaması tuhaf gelebilir, ama kariyerimizi oyun içindeki seçimlerimizle belirliyoruz. Görevleri tamamladıkça deneyim puanı kazanarak level atlıyor ve yetenek puanları kazanıyoruz. Bu puanlarla da NPC’lerden ve sunaklardan (şehir yakınlarındaki Shrine’lar) yetenekler satın alıyor ve karakter özelliklerini artırıyoruz. Yalnız yetenekler için sunakların da para istemesini hala aklım almıyor. Bunun dışında her eğitmen her şehirde olmadığından eğitmenin şehrine kadar koşmanız gerekebiliyor. Oblivion’daki düldülümden sonra Gothic’de tabana kuvvet yapmak ağırıma gitti. Teleport taşları az sayıda bulunduğundan kullanmaya pek kıyamayacaksınız.

G3’deki meslekler arasında savaşçı, okçu, büyü okulları bulunuyor. Tavsiyem kendini savunabilecek kadar kılıç kullanan, menzilli saldırılara sahip bir karakter oluşturmanız (nedeni aşağıda). Yan meslekler olarak da demircilik, hırsızlık, aşçılık ve simyacılık tercih edilebilir. Tam bir karmaşa içinde olan Gothic dünyasında ciddi bir nakit sıkıntısı var. Dolayısıyla sınırlı kaynağın nelere harcanacağını iyi planlamak şart. Bu bulunduğumuz ortama ve hikâyeye çok uygun bir durum fakat sabırsız oyuncuları oyunun başlarında kaçırmak için de yeterli. Para, silah ve itibar kazanmak için şehirlerdeki arenalara katılmanızı tavsiye ederim. Arenada yendiğiniz rakibin ganimetini almanız serbest ama rakibi öldürmeniz yasak. Arenalar özellikle orkların gözüne girmek için ideal yerler.

OK DA ATARIM, BÜYÜ DE
Görevler oyuncuyu bir şehirden diğerine sürüklemesine rağmen Oblivion’unkiler kadar çeşitli değil. Hele Dark Brotherhood görevleriyle mest olanlara fazla yüzeysel gelmeleri bile mümkün. G3’te Quest Log, yaptığınız diyalogların kaydedildiği bir ekrana dönüşmüş. Tamam, atmosfer açısından faydalı ama görevi anlatan geri zekâlı bir orksa benim ne günahım var?
Savaş kontrolleri kolaylaştırılmış. Boşluk tuşu ile silahı çekiyor, sol tıkla saldırıyor, sağ tıkla da kalkanla saldırıları savuşturuyoruz. Kalkanın savuşturduğu her darbe Endurance kaybettiriyor, Endurance bitince de HP’den götürüyor. Yalnız kalkan hayvanlara karşı faydasız. Baygın bir karaktere kısa/hızlı sol tıklamalar yaparak kılıcımızı karnına saplayabiliyoruz. Zaten orkları ve bazı NPC’leri kılıçla öldürmenin tek yolu bu. Ok ve büyüyse rakibi direkt indiriyor.
Savaşları yakın ve menzilli dövüşler şeklinde ikiye ayırabiliriz. Savaşçı kariyerini seçtiğinizde kısa ve sık vuruşlarla vurkaç yapmaya alışmanız gerekiyor. Bu da bir yerden sonra oyuncuyu bayıyor. Okçu ve büyücü ise gerçekten eğlenceli. Çünkü fizik ve grafik motoru hamlenizin gerçekten işe yaradığını hissettiriyor. Örneğin bir yaban domuzunun kafasına atılan iki ok onu yıkarken, gövdesine 4–5 ok atmanız gerekiyor. Domuz oku yedikten sonra bir taşa takılarak yuvarlandıktan sonra yamaçta sürüklenerek aşağı da uçabilir. Ayrıca düşmanlar geri veorta zekâ arasında seyrettiğinden, görüş açılarına girmeden ilk saldırıyı yaparak avantaj yakalanabiliyor. Hızlı rakipler yanınıza kolay varabildiğinden az buçuk kılıç kullanmanız da faydalı olur. Siz siz olun, savaş sırasında bir NPC’ye yanlışlıkla da olsa vurmayın. Adam her şeyi bırakıp size dalıyor. Ayrıca savaş sırasında yandaşınız kendi mallığı yüzünden ölse bile size Reputation kaybettiriyor.

ORK SENFONİ ORKESTRASI
G3’ün grafiklerine benden tam puan. Oyunda Oblivion’dan hatırlayacağınız Speedtree teknolojisi kullanıldığından ara yükleme olmaksızın son derece gerçekçi, etkileşimli bir dünya sunuluyor. Doğadaki her canlı olması gerektiği gibi davranıyor. Yaklaştığınız bir geyik sürüsünün korkup kaçması, rüzgârın çölü süpürmesi, karların arasında hayatta kalmaya çalışan hayvanlar… Özellikle güneşin doğuşunu ve batışını mutlaka izlemelisiniz, güneşin batışıyla inlerine çekilen “avları” da. Fakat bu dünyanın ciddi optimizasyon problemleri var. Oblivion’u rahat çalıştıran bir PC bile G3’te ağlayabilir. G3’ün düzgün çalışması için minimum Nvidia 91.47/ATI Catalyst 6.8 sürücülerinin yüklü olması gerekiyor. Oyunun müzikleri için Bochum senfoni orkestrasıyla çalışılarak bir sanat eseri hazırlanmış. Seslendirme ise ne yazık ki vasat.

SÖZÜN ÖZÜ
G3’ün 1.09 versiyonu sağlam atmosferli, sürükleyici bir 50 saatlik oyun sunuyor. Bu nedenle kafasını Oblivion’dan kaldırabilen veya daha aksiyona dayalı bir RYO oynamak isteyen herkese tavsiye ederim. Yamamaya üşenip oyunun 50 bile vermeyeceğim 1.0 versiyonuna başlayanlar ise hem oyundan hem de benden nefret edebilirler. Level’da yaklaşık 4–5 yıl önce ilk yazdığım incelemenin devamı olan oyuna 90 üstü vermek isterdim. Ama ne diyelim, yapımcılar utansın, oyuncular sağ olsun.



ARTILAR
Detaylı, etkileşimli, canlı oyun dünyası.
Atmosfer, senaryo, grafik ve fizik motoru.
Birden farklı çözüm yollu görevler.
Müzikler.
Farklı oyun sonları.

EKSİLER
Ciddi optimizasyon problemi.
Yapay zeka.
Quest-Log, yer yer bug’lar.
Uzun kayıt/yükleme süreleri.
Yamalanmadan oynanacak halde değil.

Grafik: 5/5
Ses: 4/5
Oynanabilirlik: 3/5
Eğlence: 5/5
Multiplayer: -/5

Çevrimdışı Hamza

  • Osc Kurucu
  • 1. SINIF ÜYE
  • ********
  • İleti: 161.413
  • Puan 13008
  • Cinsiyet: Bay
  • Dünyanın En Çok Mesaj Gönderen Üyesi :))
    • Profili Görüntüle
    • Hosting
Gothic 3
« Yanıtla #1 : 30 Aralık 2007, 23:02:25 »
paylaşim için saol