Gönderen Konu: Fahrenheit  (Okunma sayısı 608 defa)

Çevrimdışı Force23

  • 1. SINIF ÜYE
  • *****
  • İleti: 32.652
  • Puan 334
  • Cinsiyet: Bay
  • !!ƒяєєѕтуℓєя!!
    • Profili Görüntüle
Fahrenheit
« : 10 Ağustos 2007, 19:19:17 »
Evde canınız sıkıldı, iki sokak ötedeki gelişmiş kıraathaneye (cafe) gidip birşeyler yemek, içmek istediniz. Gayet güzel, temiz ve modern olan kıraathane-lokantada yediniz, içtiniz ve sıra tuvalete gidip ihtiyaç karşılamaya geldi. Tuvalete girdiniz, klozete oturdunuz; sonrası meçhul... O andan sonra beyniniz tamamen başka bir varlığın kontrolü altına girdi ve o varlık size istediği şeyi yaptırmaya başladı. Öncelikle kollarınızı sanki Müslüm Gürses parçası dinlermişçesine biçtiniz ve ardından gayet masum bir şekilde elini yüzünü yıkayan John isimli bir herifi öldürdünüz. Ardından ne olduğu bilinmeyen varlık beyninizi kontrol etmeyi sonlandırdı ve şimdi kendinizdesiniz. Ne yapmalısınız? Katlettiğiniz adamı arkadaki klozete oturtuyorsunuz, suç aleti olan bıçağı ortadan kaldırıyorsunuz ve kollarınızdaki kanı temizlemek için lavaboya doğru yöneliyorsunuz. Temizliğin ardından sanki hiçbir şey olmamış gibi lokanta salonuna geri dönüyorsunuz, yanınızdan tuvalete doğru geçip giden polise hiç bakmadan hesabı ödüyorsunuz ve kendinizi dışarı atıyorsunuz. Yaklaşık 50 metre koşup taksinin birine atlıyorsunuz ve suç mahalinden uzaklaşıyorsunuz... İşte Lucas Kane'in yaşadıkları... Siz olsaydınız ne yapardınız? Tamamen masumsunuz fakat bir varlığın beyninizi ele geçirmesi yüzünden suçlusunuz! Ertesi sabah uyanıp gazetelerdeki cinayet haberlerini okuduğunuzda ne hissedersiniz?

 Emniyete bağlı bir dedektifsiniz ve adınız Carla Valenti. Biraz uçuk bir tip olsa da çok iyi bir yardımcı olan Tyler Miles ile otomobilinizde boş boş gezerken, bir lokantada tuhaf bir cinayetin işlendiğini ve gelip ortalığa göz atmamız gerektiği haberini alıyorsunuz. Lokantaya giriyorsunuz, orada çalışan garsonu; polisi ve olay yeri araştırma ekibini, hâtta arka sokaktaki kimsesiz ayyaş adamı  sorguluyorsunuz fakat sonuç yok. Ardından olaya direk dalarak tuvaleti inceleme altına alıyorsunuz. Klozete oturtulmuş olan ve her tarafı kan içinde kalan bir adam var. O da ne? Yerlerde, duvara dayalı duran süpürgede ve lavaboda kan izleri var fakat ortada suç aleti yok... En iyisi eve gitmek, dinlenmek ve tüm delilleri sonra incelemek diye düşünüyorsunuz. Ertesi sabah incelemeniz gereken bir olay olduğunu hatırlayarak uyanıyorsunuz ve çaktırmayın ama henüz kim olduğunu bilmediğiniz katile (Lucas'a) âşık sayılırsınız. Siz olsanız, ne yaparsınız? Peki, yardımcının yerinde olsanız ne yaparsınız?

 Neredeyse hiçbir şeyden haberi olmayan namuslu ve düzgün bir rahipsiniz fakat bir gün kendisiyle fazla iyi anlaşamadığınız Lucas'ın kendi iradesi olmadan bir cinayet işlediğini öğreniyorsunuz. Her ne kadar o bir katil olsa da ve siz bir rahip olsanız da, sonuçta Lucas sizin öz be öz kardeşiniz ve ona yardım etmek zorundasınız. Diğer yandan da bu tür işlere bulaşmanın endişesini duyuyorsunuz. Siz olsanız ne yaparsınız?

  Masum katil Lucas Kane, âşık olduğu için eli kolu bağlı dedektif Carla Valenti, Carla'nın kafa bir tip olan yardımcısı Tyler Miles ve Lucas'ın kardeşi rahip Marcus Kane... Hepsi sizin kontrolünüz altında ve bir şekilde tamamlamanız gereken, ne yapsanız farklı bir şekilde biten bir hikâyeye sahipsiniz. Filim gibi yani... Siz olsanız ne yaparsınız? İşte Fahrenheit'ın özeti böyle. Kolay gelsin, ben senaryoyu tamamlamakta çok zorluk çektim...

  Arkadaşlar oyunumuz Quantic Dream'in yeni bir teknolojiyle geliştirdiği ve macera türüne tamamen yeni bir soluk getiren, hâtta bence çığır açan bir oyun. Fahrenheit'ta ne bağlı kalmamız gereken bir senaryo, ne yapmamamız gereken bir şey, ne de kaybetmek var. Tamamen kendi irademizi kullanarak birşeyler yapıyoruz, bolca seçenek içinden yapmamız gerekenleri seçiyoruz ve yapıyoruz. Bunu daha önce oyunun demo incelemesinde daha çok küçük arkadaşlarımızın okuduğu ilerlemeli kitaplara benzetmiştim. Hani her sayfanın sonunda "Eğer şöyle yapmak istiyorsan şu sayfaya, yok eğer ben bunu yapacağım diyorsan şu sayfaya git!" gibi şeyler yazar ya, aha oyun da aynen o mantıkta. Tek dikkat etmemiz gereken şey, mümkün olduğunca çabuk karar vermek ve polislere bir şekilde yakalanmamak. Mesela ilk bölümde eğer cinayet işlediğimiz tuvaletten çabuk çıkmazsak büfede oturan polis geliyor ve bizi suç üstü yakalıyor. Oyunun daha ilk bölümden bitmesini istemiyorsak, çabuk ve atik olmalıyız... Eğer bir şekilde yakalanırsak veya gidip şüpheli bir içkiyi içerek ölürsek ekrana "Bu hikâyeyi burada bitirdin. Eğer daha değişik bir şekilde bitirmek istiyorsan bir önceki kayıtlı oyuna geçmek için enter'a bas. Yok eğer bu sonu kendine uygun buluyorsan, ana menüye dönmek için şunu yap!" gibi bir yazı geliyor. Anlayacağınız şudur ki, oyunda kaybetmek diye bir şey yok..

  Fahrenheit, karakter kontrolü konusunda bile türe yenilik ve çeşitlilik getiren bir macera oyunu. Özellikle karakterlerin ruhsal sağlıkları çok önemli olduğu için etrafta su içmemiz, gazete okumamız, müzik dinlememiz, e-postalarımızı kontrol etmemiz hâtta işememiz gerekebiliyor. Müzik dinlediğimizde karakterimizin morali biraz artarken, halüsinasyon gördüğümüzde veya etrafta delil bulamadığımızda moralimiz bozulabiliyor. Bu yüzden de çevre ile her zaman etkileşim içine girerek her haltı yiyebiliyoruz. E bu da çok fazla tuş kullanmamız anlamına geliyor ancak oyunda tuş falan kullanmıyoruz! Klavyeyi sadece koşamk ve yürümek için kullanıyoruz, gerisi hep fareyle. Nesneleri nasıl kullandığımızı tarif etmek fazla kolay değil ama ben yine de anlatmaya çalışayım, siz zekî okurlarımız zaten benim ne demek istediğimi anlarsınız. Örneklemeyle anlatayım, mesela bir rafın önündesiniz ve rafın yanında da sandalye var. Rafa yaklaştığınızda ekranın üstünde simgeler ve bu simgelere ulaşmamız için yapmamız gereken hareket gösteriliyor. Oturmak için fareyi aşağıya doğru kaydır, su içmek için yukarı-çapraza doğru kaydır gibi. Tüm bunları yapmak için size kesinlikle toplu fare kullanmamanız gerektiğini, yoksa kafayı yiyeceğinizi söyleyebilirim. Denemedim ama tahmin edebiliyorum... Ayrıca bir bölüm içinde oyunu iki karakterle aynı anda da oynayabiliyoruz. Enter tuşuyla karakterler arasında atlama yapıp farklı şeyler araştırabilirsiniz. Örneğin ikinci bölümde iki dedektifi de kullanmak zorundasınız çünkü birinin görmediğini veya farketmediğini diğeri görebiliyor, farkedebiliyor.

   "Muazzam" diye tabir ettiğim macera oyunumuzun grafikleri ise yine benim çok hoşuma gitti. Tamam belki 2006 yılına girmekteyiz, bu tip grafikler artık vasat diye anılıyor fakat genel olarak baktığımızda çok hoş enstantaneler var. Lucas'ın sakalları ve Carla'nın göz mimikleri çok hoşuma gitti. Ayrıca Lucas'ın başı döndüğünde veya halüsinasyon gördüğünde ortaya çıkan efektler bir harika. Tuvaletteyken aynada daha önce öldürdüğümüz adamı kanlar içinde görmemiz benim bir anda refleks küfürü ederek "Ananı!" dememe sebep oldu. Bu tip vakalar çok oluyor. Yalnız grafiklerde nedense yemek yeme ve birşeyler içme konusunda sıkıntı olduğunu farkettim. Su içerken veya yemek yerken karakterlerin ağızları oynamıyor, sadece çatal-bıçak veya bardak gidip geliyor. Fahrenheit'ın seslendirmelerine gelirsek, Quantic Dream'in hiç de yabana atılmayacak bir firma olmadığını, hâtta bomba bir firma olduğunu anlamamız gerekiyor. Arkadaşlar, oyunumuzun seslendirmeleri tamamen dalında profesyonel kişiler tarafından harikulade biçimde yapılmış. Özellikle oyunun menüsünden de ulaşabileceğiniz "yapım aşaması" videosunda seslendirmelerin ve oyun motorunun ne kadar çok emek harcanarak ve ustaca yapıldığını görürsünüz. Ben başka birşey demiyorum. Oyunun müzikleri de çok iyi hazırlanmış. Özellikle ana müziğimiz gece dinlendiğinde çok insana 3.5 attırabilir. Oyun içinde de bu stres dolu müzik zaman zaman yükseliyor, zaman zaman tamamen kesiliyor. Bu tamamen o anda gelişen olayın önem derecesine bağlı. Yeni bir delil bulduğumuzda müzik sesi yükseliyor, boş boş yürürken ise hiç müzik duymuyoruz. Diğer yandan, oyun içinde radyo veya müzik seti dinleme sırasında da gayet güzel yapılmış müziklerle karşılaşabiliyoruz. Ne diyeyim, kalite...

    Tüm macera severlerin, hâtta macera oyunlarına hâlâ ısınamamış olmasına rağmen kanında biraz meraklanma isteği olan, sürekli "Eee şimdi ne olacak? Ne yapmalıyım?" gibi soruları sorup heyecanlanmayı keyif olarak gören arkadaşlarımızın kesinlikle ve kesinlikle oynaması gereken bir oyun: Fahrenheit. Yer açın, 3,67 GB'lık Fahrenheit sizi derslerden alıkoymaya geliyor...
 
Only God Can Judge Me !!
They''ll Never Take Me Alive