Dalgalar arasında güçlükle ayakta kalmaya çalışan bir gemi. Akıbeti belirsiz biçimde denizin ortasında duruyor. Yolladığı garip sinyaller ise, araştırılması gerektiğini gösteriyor. Bunun için gemiye Alpha Team yollanıyor. Onlar da gelir gelmez bir uğursuzluk olduğunu anlıyor ve maksimum dikkat kesiliyorlar. Yine de nafile, ne olduğu belirsiz varlıklar tarafından saldırıya uğruyor ve bu garip gemi içinde ruhlarını reslim ediyorlar. Garip birşeyler döndüğü ortada. Araştırmak da ana karakterimiz Tom Hansen’e yani bize kalıyor. Tüm şartlar olumsuz ve tehlikenin tam ortasındayız.
Dalgalara da dikkat, yaratıklara da...
Oyun hakkında verilen ilk bilgiler, şahsen benim dikkatimi bayağı çekmişti. Özellikle fizik motorunun etkileyici olacağından ve her an bize gerilimin hissetirileceğinden bahsediliyordu. Nitekim Cold Fear’ı oynadıktan sonra, yapımcıların bu sözlerini gerçekten tuttuklarını söyleyebilirim. Başlamamızdan itibaren, geminin o uğursuz havası ve her an tehlikede olmamızın verdiği tedirginlik, bizi sarıyor ve ilerledikçe daha da geriliyoruz. Tabii oyunda vahşet öğelerinin bulunduğunu da belirtelim. Rastlayabileceğiniz bazı video’larda, mideniz isyan etme noktasına gelebilir.
Başlar başlamaz, ilk dikkatimi çeken unsur, grafikler oldu. Çok iyi grafiklerle karşılaşıyoruz ve fizik motoru da bunu destekliyor. Fırtınalı bir havadayız ve fırtınadan dolayı deniz oldukça dalgalı. Dalgalar gemiye vurduğu zaman, şiddetli biçimde sallanıyor ve bu olay bizim hareketlerimize de etki ediyor. Yürürken gemiye çarpan ve güverteye kadar giren şiddetli bir dalga, yürürken dengemizi kaybetmemizi sağlayabiliyor, hatta düşüp duvarlara çarpabiliyor, bunun sonucunda hasar da alabiliyoruz. Yağan yağmurun kamerayı ıslatması, adamımızın yürürken havadan etkilenip suratını koruması gibi öğeler, grafikleri renklendiriyor. Güvertede ilerlerken, bu tip durumlar yüzünden sürekli bir gerilim söz konusu. Ne zaman şiddetli bir dalganın geleceği hiç belli olmuyor, her an düşmeye ve tutunacak bir yer bulmaya hazırlıklı olmalıyız.
Tür için bir benzetme yapmak gerekirse, Resident Evil ya da Alone in the Dark gibi, survival / horror türünde olduğunu söyleyebiliriz. Gemiye ilk girdiğimizde, ilk başta bizi tehlike zannedip ateş eden Rus askerleri ile mücadele etmemiz gerekiyor. Daha sonra, gemide onlarla yalnız olmadığımızı anlıyor, daha başka mutant ve yaratıkların da kol gezdiğini görüyoruz. Özellikle, zombiye dönüşmüş Rus askerleri, çeviklikleriyle bayağı sorun çıkarabilirler. Onların zombiye dönüşmesini sağlayan, böceğe benzer yaratık ise bir başka tehlike unsuru. Zombileri kısa yoldan öldürebilmek için, direkt kafalarına ateş etmelisiniz. Onun dışında ateş edip de yere düşürdüğünüz vakit, herhangi bir harekette bulunmazsanız tekrar ayağı kalkıp saldırmaya devam ediyorlar. Ta ki, başlarını vücutlarından ayırana kadar.
Adımlarınıza dikkat edin
Diğer survival / horror’lara nazaran, Cold Fear’daki bulmaca olayı biraz daha sade ve çok fazla zorlayan türden değiller. Genelde, eksik bir parça ya da anahtarı bulup, gerekli kapıda kullanıyor ve geminin önceden giremediğimiz diğer kamaralarına da girebiliyoruz. Şahsen, bu türü çok seven birisi olarak, biraz daha uğraştırıcı bulmacaları tercih ederdim. Zaten bir süre sonra, gemiyi ufaktan ezberlemeye başlıyorsunuz. Görevlerimiz bize telsizle bildiriliyor, birbirine benzer ve daha önce bulunmuş olduğumuz odalara tekrar tekrar geri dönmemiz gerekebiliyor. Aksiyon öğeleri, yeri geldiği zaman artış gösteriyor. İlerlerken, önümüze çeşitli tuzaklar çıkabiliyor; tepemizde yanan bir varil sallanabiliyor, doğru zamanlama ile onu geçmemiz gerekebiliyor. Asıl aksiyon unsuru ise, toplu kapışma yerlerinde kendisini belli ediyor. Ana güverteye sık sık uğradığımız zaman, mutant’lar ile Rus askerlerinin amansız kapışmalarına şahit oluyoruz. Burada bizim herhangi bir tarafımız yok, gördüğümüz herkesi indirmemiz gerekli.
Cold Fear’ın problem yaratabilecek bazı özellikleri var. Öncelikle kamera açılarını biz kontrol edemiyoruz. Oyun, duruma göre bunu kendisi ayarlıyor. Aslında etrafı araştırdığımız zamanlarda, bu görevi gerçekten iyi üstleniyor, yalnız aksiyonun tepeye vurduğunda, alışkanlıktan kamerayı düşmana çevirmeye çalışıyoruz. Tabii kamera kontrolü bizde olmadığı için bu çabamız boşa çıkıyor. Nişan almak da maalsef çok rahat değil. Özellikle düşman bize çok yaklaştığında ne yapacağımızı şaşırıyor ve çareyi rastgele ateş etmekte bulabiliyoruz. Yalnız, gemi sallandıkça rahat nişan alamamamız gibi bir ayrıntının olması güzel. Fizik motoru, kendini beklenmedik anlarda göstererek bize süpriz yapıyor.
Kendinizi geminin hareketlerine göre kontrol etmelisiniz
Almamız gereken önemli objeler, kendilerini parlak biçimde belli ediyorlar. Etkileşime girilen objelere yaklaşınca, ekranda bulunan Interaction butonu aktif hale geliyor. Ayrıca öldürdüğümüz düşman askerleri ve mutant’ların üzerinden de genelde cephane ve zaman zaman sağlık paketleri bulabiliyoruz. Geminin çeşitli bölümleri ve objelerle ilgili ayrıntıları öğrenmek için, etrafa serpiştirilmiş olan not parçalarını ve günlükleri okumamız gerekli. Cold Fear’ın zorluk çıkartabilen başka bir özelliği de, save sistemi. Oyunu istediğimiz zaman kaydedemiyoruz, ancak önemli bir kısmı halledikten sonra, ya da önemli bir noktaya gelirken, bize save etmek isteyip istemediğimiz soruluyor. Biz de tabi hiç tereddüt etmeden “Evet” diyoruz.
Sesler çok üst düzey değiller. Atmosfere beklenildiği kadar bir katkı sağlamıyorlar, ancak aksiyon ve gerilimin tırmanacağı zamanlarda giren bir müzik, gerçekten bizi moda sokuyor, çünkü oldukça güzel ve bir o kadar da gerilimli geliyorlar.
Düşmanlar beklenmedik anlarda saldırabilir
Enteresan bir özellik de, oyunun bizi zaman zaman yönlendiriyor olması. Bulduğumuz bir anahtarı, hangi kapıda kullanacağımızı araştırırken, istemeden yanlış yerlerde gezebiliyor, ya da kullanmamız gereken kapının çok uzağında olabiliyoruz. Bu gibi durumlarda, Hansen kendi kendine “yanlış yoldayım” ya da “bu kapıyı daha önce denememiştim” gibilerinden replikler ile rahmin ediyor. Bu da bizim için bir nevi yardım fonksiyonu oluyor.
Limana yanaşıyoruz
Cold Fear, grafikleri ve kullandığı fizik kurallarını, atmosfer ile iyi birleştiriyor ve ortaya gayet iyi bir sonuç çıkartıyor. Geminin devamlı batacakmış gibi sallanması, adamımızın bundan etkilenerek dengesini kaybedebilmesi ve hatta düşmesi, gerçekten hoş ayrıntılar. Bulmaca seviyesi biraz daha arttırılsaydı, belki daha iyi olabilirdi. Bunun dışında, nişan alma olayı, zaman zaman gerçekten problem yaratabilir. Cold Fear, bu sorunları yok saydığımız zaman, kaliteli ve başında hem güzel, hem de gerilimli vakit geçirebileceğimiz bir oyun olarak nitelendirilebilir.