2005'in sonlarına doğru çağa ayak uydurup üç boyuta geçerek serîye katılan Civilization IV ile uygarlık yönetmenin ne demek olduğunu tam anlamıyla damaklarımızda hissetmiş, şimdiki milletlerin durumunu ve kendi durumumuzu da düşünüp bazı karşılaştırmalara giderek bir "hım" çekebilmiştik, Sid Meier'in ve oyununun üzerinde durulunca ise, tıpkı Güngör'ün ilgili inceleme yazısında dediği gibi "ah be üstat, artık yeni bir Civ’e daha ne ekleyebilirsin ki?" şeklinde, üç noktayla kapanmayı hak eden cümleler kurmuştuk; fakat, sanki Sid Meier Güngör'ü duymuş gibi serînin dördüncü ve en doyurucu oyununa bir eklenti paketi hazırlandığını söyledi: Civilization IV: Warlords.
Belki ek paketin adındaki "Warlords", son oyundaki savaşa dayalı olmayan uygarlık yönetme stratejisini değiştirip, her senaryoda savaşmak zorunda kalacağımızı haber verir gibi olup savaşlardan ve savaşa dayalı oyunlardan pek hoşlanmayan strateji oyuncularını biraz ürküttü, fakat Warlords ismi sadece paketin ismi olma özelliğini taşıyor. Herhalde, Osmanlı ırkı oyuna dahil oluyor diye ortalık iyice savaş atmosferine bürünmeyecekti değil mi?
Warlords, ana oyunun seyrini, görünümünü, önüne gelen her yönünü değiştiren "kilit" eklentilerden öte, Civilization IV'ün zaten var olan, mükemmel denilebilen ana yapısına eklenmiş ufak senaryo, ırk ve yapı eklentilerinden oluşuyor. Ana oyunda Osmanlılar yok diye Sid Mieir'a resmen ateş püsküren oyunculardan bir özür niteliğinde gelen Osmanlı eklentisi dışında, Koreliler, Zulular, Kartacalılar, Vikingler ve Keltler de bu durumdan nasibini alıyor. Senaryo bölümüne eklenen yeni görevler dışında gelen diğer küçük eklentiler ise, "savaş fili" ve bazı "wonder" binalar gibi küçük alet edevat, bina ve çalışan eklentilerinden oluşuyor ve ne bir kritiklikleri, ne de ek paketi illa ki alınması gereken bir paket hâline getiricilikleri bulunuyor. Yani, eklenen milletlere mensup olmayan ve görevlerde değil de rastgele haritalarda serbest olarak uygarlık yönetmek isteyen oyuncuların eklenti paketinden pek memnun kalacağını, doyurucu eklentilerin yapıldığını düşünmelerini beklemiyorum. Fakat, Osmanlı eklenince işin seyri biraz değişiyor, oyun daha bir orijinal, daha bir güzel oluyor bizler için. İspanyolları alıp şehirlere Izmir gibi sahte isimler vermek, kendi kültürümüzü yansıtamamak pek hoşnutluk verici bir durum değildi tabii ki.
Peki, Osmanlı nasıl yansıtılmış oyuna? Yobaz falan mıyız, Osmanlı'yı seçince gelişemiyor mu uygarlığımız? Tabii ki, hayır. İkinci Mehmet olarak, kurulan şehirlere orijinal isimlerini vererek ve çalışanların "emrinizdeyim", "emrinize hazırım" gibi sözleri ile Türkçe'yi duyup tatmin olarak, başka hiçbir aşağılama veya değişikliğe rastlamadan gül gibi geçinip gidiyoruz, bu kez "şu bizi şöyle gösterdi" gibi konular olmayacak forumlarda, gazetelerde, orda burda. Türkçe seslendirmelerde bolca vurgu hatası ve kelime seçimi yanlışlıkları görülse de seslendirmelerin bir iki sesten ibaret olduğu düşünülünce ortaya rahatsızlık verici bir durum çıkmıyor, hâtta gayet idare ediciler.
Zaten kapsamlı olan bir oyunu daha da kapsamlı hâle getirmeye çalışınca, ortaya yeni eklenen ırklara mensup oyuncuların dışındaki oyuncuların pek ilgisini çekmeyeceği ufak eklentilerin olduğu, kimileri tarafından "başarısız" bir eklenti olarak sayılabilecek bir paket çıkıyor, bizler için Osmanlı'nın eklenmesi oldukça sevindirici olsa da, oyun genelindeki kısıtlı yenilikler dolayısıyla eklentileri dişlerin gösterildiği gülücüklerle karşılamanın imkânı yok, ancak bu kanı, Civilization IV'ün 2005'in en iyi oyunlarından biri, hâtta birincisi olduğu gerçeğini değiştirmez.
