Gönderen Konu: Anno 1701  (Okunma sayısı 484 defa)

Çevrimdışı Force23

  • 1. SINIF ÜYE
  • *****
  • İleti: 32.652
  • Puan 334
  • Cinsiyet: Bay
  • !!ƒяєєѕтуℓєя!!
    • Profili Görüntüle
Anno 1701
« : 08 Ağustos 2007, 19:10:09 »
Arka plâna atılan konular, azınlığı oluşturan insanlar için ön plânda görülen konulardan daha öncelikli bir yere sahip olur ve ne yalan söyleyeyim, arka plân benim için her zaman daha önemli olmuş, ön sıralarda yer alıp gülümseyenlerin yerine, arka taraflarda olup, gülümsemesi başkaları tarafından örtülenleri incelemek daha haz verici olmuştur; bu "plân" yerleşmesi, strateji oyunlarının kendi içlerinde türlere ayrılması konusunda da görülür, savaş ağırlıklı strateji oyunları her zaman daha "kaliteli" ve "üstün" yapıtlar gibi dururken, ticarete veya şehir kurmaya dayalı strateji oyunları her zaman arka sıralarda olup, adı dahi pek hatırlanmayan eserler olarak geçmişteki yerlerini alırlar. Anno serîsi de, özellikle serîye yabancı olanlar açısından göz ardı edilen, birçok strateji oyununun arkasına atılan ve görüldüğünde ön yargıyla yaklaşılan basit bir oyun olarak görülmekte; serîyle daha önce tanışmamış olan neredeyse hiç kimse, serînin herhangi bir oyununu ön yargısız ve eleştirmeye çabucak geçmemeye çalışarak oynamamıştır, hâtta, oynamaya yeltenmemiştir. Fakat ön plândakilerin müdavimlerinin, bilhassa da arka plâna göz atmayı bile denemeyen görünen köy müdavimlerinin neler kaçırdıklarını sadece gölgelerle ilgilenenler -özellikle Anno için konuşuyorum- fark etmekte.

 Anno serîsi, tam anlamıyla bir arka plân oyunu görünümünde olmasına rağmen, başarısı sebebiyle kalıbına sığmayarak orta sıralara kadar gelen ve ön sıralara geçmek üzere üçüncü oyunu Anno 1701'i de sahneye süren, "yeme de yanında yat" tanımının hakkını veren başarılı bir ticaret stratejisi. Nasıl bir yapıya sahip olduğunu az çok tahmin edersiniz ki, sahip olduğumuz kaynakları işleyip ortaya kullanılabilir ürünler çıkararak ve bu ürünlerle halkın ihtiyaçlarını karşılayarak, karşılık olarak onlardan da vergi alıp döner sermayeyi oturtarak, bu sermayeye yardımcı güç olarak da çevre adalarla ticarî ilişkiye girerek oturmuş bir toplum düzeni yaratmaya çalışıyoruz; fakat bu kez, bu amaca ulaşmak pek kolay değil, Anno, şimdiye kadar görülen en zor ticaret stratejisi olmayı kafaya koymuşa benziyor.

 Anno 1701, serînin şu ana kadar sahip olduğu kapak resimlerinden de rahatça anlaşılabilir ki, bir "kara" oyunu olmaktan çok deniz oyunu olma, dolayısıyla adalarla haşır neşir olduğumuz bir oyun olma özelliği taşıyor. Herhangi bir adaya ana binamızı kurarak yerleşiyor ve adada (sadece yerleşilen bölgenin yakınlarında, tüm adada değil) bulunan madenlerden elde edilen ham maddeleri (odun, taş, altın vs.) işleyerek kullanılabilir maddeler (tuğla, kumaş vs.) üretiyor ve inşa ettiğimiz ev sayısıyla doğru orantılı şekilde artan nüfusumuzun mümkün olduğunca rahat yaşaması için uğraşıyoruz. Emekleme dönemlerinde sadece yiyecek, kıyafet gibi temel ihtiyaçlarla yetinen insanlar, doğal olarak, şehir geliştikçe eğitim gibi yan ihtiyaçlara yöneliyor, daha sonra da özel yiyeceklere, alkol gibi lüks ihtiyaçlara göz koyuyorlar; bir şekilde bu ihtiyaçları karşılayamadığımız durumlardaysa çeşitli protestolar yapılıyor, evler yakılıp yıkılıyor, insanlar ölüyor ve çok geçmeden perişan bir şehrin sahibi hâline geliyoruz. Bu duruma düşmemek içinse bilmemiz gereken bir takım incelikler var, birçok strateji oyununda bu kadar iyi ayarlandığına rastlanılmayan, asla bu kadar zor olduğu görülmeyen incelikler.

 Serbest oyun bölümünde ya da görev bölümlerinde olsun, hiç fark etmez, tüm haritalar birbirleri arasında belirli bir mesafe bulunan adalardan oluşuyor ve nasıl ki biz herhangi bir adaya yerleşiyorsak, başka halklar da diğer adalara yerleşiyor ve böylece halklar kendi aralarında ufak bir dünya oluşturmuş oluyorlar; fakat kendi kendilerine, içine kapanık bir dünya oluşturmalarının mümkünatı yok, çünkü şehrin tüm ihtiyaçlarının karşılanması için gereken ham maddelerin tümünün tek bir adada bulunabilmesi, neredeyse imkânsız. Dolayısıyla, oyuncular ya birbirleriyle ticaret ilişkisine girerek eksik ihtiyaçlarını başka şehirlerin yardımıyla kapatmak zorunda, ya da keşif yoluna giderek farklı adalarda yeni yerleşim yerleri kurmak zorunda. Yeni yerleşim yerleri kurulup, bölgeler arasında gemiler aracılığıyla mal taşımacılığı yapılsa da, diğer halklardan gelen barış teklifleri, ticaret anlaşmaları, vergi kesme girişimleri ve benzer anlaşılmaz devlet yönetimi hareketleri yüzünden diğer halklarla ilişkiye girmek mecburî hâle geliyor. Eh, ticaretin ve birden fazla halkın bulunduğu yerde, anlaşmazlıklar ve savaşlar olmaz mı; ister istemez çeşitli anlaşmazlıklar yaşanıyor ve ortaya deniz savaşları çıkıyor, fakat -neyse ki- Anno 1701 asla bu olağanüstü hâlleri aşırıya kaçırmıyor ve oyun bir ticaret stratejisi olma özelliğini koruyor, savaşın sadece iki-üç tıklamada kalmasını sağlıyor. Zaten, genellikle donanması güçlü olan kazanıyor, strateji üretmek gibi, oyunu bir savaş stratejisi hâline getirecek gereksinimlere rastlanmıyor.

 Az önce "bir takım incelikler" olduğundan bahsetmiştik, aslında bu incelikler yukarıda özetlediğim yapının içerisinde yer alıyor, fakat yerine getirilmeleri bazen öyle zor bir hâl alıyor, halk ihtiyaç konusunda yönetimi o kadar zora sokuyor ki, insanlara ne kaynak, ne de ticaret yetiyor. Bir ürünün evlere ulaşabilmesi için geçmesi gereken bir sürü yol var: Önce ham madde toplanacak, depoya götürülecek, ordan işleme binasına götürülecek, işlendikten sonra merkez binaya götürülecek; şayet bahsi geçen maddeye kendi imkânlarımızla ulaşma şansımız yoksa bir ticaret gemisi sefere gönderilerek ticaretin tamamlanması beklenecek, ticaret uzun bir sürecin ardından tamamlandıktan sonra madde işlenmeye gönderilecek, işlendikten sonra merkez binaya geri gelecek. Şöyle bir bakıldığında tüm bunlar pek de zormuş gibi görünmüyor, fakat bu sadece buz dağının görünen kısmı; o işleme binalarının yapılması, diğer ülkelerle ilişkilerin düzenlenmesi, ticarete girecek maddelerin sağlanması ve ticarî gemiye para yetiştirilmesi, üstüne üstlük tüm bunların halk ayaklanma çıkarmadan halledilmesi, göründüğü kadar kolay değil. Bilhassa, zorluk seviyesini ayarlarken kendinize fazla güvendiyseniz. Ancak ısrarla belirtmeliyim ki, bu zorluk oyuncunun oyundan bezmesine değil, daha fazla hırslanmasına ve akıcı oynanışın da etkisiyle saatlerini monitör başında harcamasına sebep oluyor.

 Bir strateji oyununun, özellikle de harcanılmaya elverişli, tez yargılardan kurtulması zor bir strateji oyununun ufak sorunlar nedeniyle dahi puan kaybetmesi çok kolaydır; sistem gereksinimleri biraz yüksek olsun, müzikler konusunda dozaj biraz kaçsın, oyun hemen "vasat" damgası yer. Anno 1701, serînin niçin -en azından- orta sıralara kadar gelebildiğini kanıtlar nitelikte görsel ve işitsel öğelere sahip; grafik kalitesi bir strateji oyunu için yeterli düzeyde olup, asla sistem konusunda ortalama sistemlere bir sıkıntı çektirmezken, müziklerin uygunluğu ve seslendirmelerin oturaklılığı da bu olumluluğu arttırıyor. Sadece, kamerayı yerleşim bölgelerine fazlaca yaklaştırdığımızda bir takım modelleme sorunlarıyla karşılaşabiliyoruz, fakat bundan şikayetçi olacak bir "strateji oyuncusu" olacağını zannetmiyorum.

 Elde edilen başarılar sebebiyle devam ettirilen, nâdir rastlanan türde bir ticaret stratejisi, Anno serîsi; ve böyle devam ettirildiği takdirde kolay kolay arka plâna atılabilecekmiş gibi de görünmüyor.
Only God Can Judge Me !!
They''ll Never Take Me Alive