Gönderen Konu: Agatha Cristie: Murder on the Orient Express  (Okunma sayısı 522 defa)

Çevrimdışı Force23

  • 1. SINIF ÜYE
  • *****
  • İleti: 32.652
  • Puan 334
  • Cinsiyet: Bay
  • !!ƒяєєѕтуℓєя!!
    • Profili Görüntüle
Agatha Cristie: Murder on the Orient Express
« : 10 Ağustos 2007, 18:47:37 »
Can çekişmekten sadece birkaç milim ötedeki macera dünyasının en çok meyve veren ağacı, ismiyle de belli ettiği üzere, Adventure Company. Çalıştığı tüm yapımcı firmaların benzer nitelikler taşıdığı Adventure Company, adından çokça söz edilen oyunlarla buluşmamıza yataklık etmese de, kaliteli iki macera oyununun çıkış tarihleri arasına aylar girince, hâtta bayramlar girince, oralarda bir yerlerde hâlâ macera türünün varolduğunu hatırlatma görevini üstlenmiş durumda; iki-üç aylık periyotlara bölünen monoton düzenle, 50-70 arası puanlar alan vasat yapımlarla karşı karşıya kalıp, hâlimize şükrederek "macera hâlâ yaşıyormuş," diyoruz. Bu "unutturmama" görevi uğruna kullanılan araçlarsa, genellikle ilgi çekecek ünlü olay ve romanlar kaynak alınarak oluşturuluyor; şu ana dek, Tunguska olayından, 80 Günde Devr-i Âlem'e kadar, şânını duymayanın kalmadığı olay ve romanlarla içli dışlı oyunlarla karşılaştık. Yayıncının son aracı ise, AWE Games'in tasarım görevini üstlendiği Agatha Cristie uyarlamaları. Geçtiğimiz seneki vasat "And Then There Were None" uyarlamasından sonra, bu kez de, bir önceki oyunun eksiklerinin yeniden gözden geçirilip geçirilmediği konusunda ümitsiz tereddütler yaşamamıza sebep olan ikinci uyarlamayla karşı karşıyayız; Murder on the Orient Express.

 Alışılmış Agatha Cristie romanlarında olduğu gibi, Murder on the Orient Express'te de, belli bir mekânda gerçekleşen gizemli cinayetleri çözmeye çalışıyoruz; fakat oyuncuların değişikliğe uğrayarak, bildikleri bir senaryoyu oynamalarının önüne geçilmek istenmiş olacak ki, romanın aslî karakteri olarak gözüken dedektif Hercule Poirot yerine, tren yolculuğu boyunca kendisine yardımcı olması için tren şirketi tarafından tahsis edilen Antoinette Marceau'yu canlandırıyoruz. Tahmin edilebileceği gibi, senaryonun bu şekli alması için biraz zorlanılmış ve tren sarsıntısıyla Hercule Poirot'nun sakatlık geçirerek, araştırma yapamaz hâle gelip, görevi yardımcısına bırakması sağlanmış. Zaten, henüz ortada hiçbir şey yokken etraftaki insanlar hakkında fikir yürütmeye başlayan mistik bir dedektifi kendimiz yönlendirmeye çalışsaydık, hiçbir şey yapmamıza gerek kalmazdı, bunun yerine, biraz zorlama da olsa, eğitimini İstanbul'da alan genç bayan Marceau'yu canlandırıyoruz.

 Marceau, yalnızlıkla boğuşarak geçirdiği çocukluğunun ardından İstanbul'a gelmiş ve burda, yine yalnızlıkla boğuşarak eğitimini tamamlamıştır, şimdi de, İstanbul'da yaşamaktadır ve çalıştığı şirket tarafından verilen son görev, Paris'e giden Orient Express'te, ünlü dedektif Hercule Poirot'ya yardımcı olmaktır. Oyun, tam Poirot ile karşılaşacağımız yerde, Sirkeci Tren İstasyonu'nun yakınındaki pazarda başlıyor. Trene binene kadar, Boğaz ve Sirkeci İstasyonu hakkındaki, Kütahya ve İznik porselenleri, Türk çayı ve Türk kahvesi hakkındaki bol yıkamalı diyaloglarla karşılaşıyoruz, fakat bu övgülerin verdiği hoş tat, az sonra karşılaşacağımız saçma sahneleri gördüğümüzde suratımızı ekşitmemize engel olamıyor. İki yaşlı kadın, Poirot'yu yakalamamız için geçmemiz gereken yolda durmuşlar; yandaki kaldırımı kullanmak yerine kadınların olduğu yerden geçip gitmek üzere izin istediğimizdeyse, resmen, "kaybettiğim şemsiyeyi bulmazsan asla geçirmem," diyor kadınlardan biri, ve şemsiyeyi bulmadan geçemiyoruz. Bu hâlimizi gören hangi insan, birkaç bölüm sonra katil avına çıkacağımıza inanır ki? Bu basitlik sadece tek bir örnekle kalsaydı fazla sorun etmeye lüzum olmazdı, fakat aşağılık kompleksine sahip olmamıza sebebiyet verecek basitliklerle, neredeyse her bölümde karşılaşıyoruz.

 Aslında, oyuna tam anlamıyla bir macera oyunu diyemeyiz, "interaktif çizgi film" tanımı, kimi bölümler için daha doğru olabilir, zîra oyunun dörtte üçü diyaloglardan, dörtte biriyse bulmacalardan oluşuyor; bulmacaların tamamının doyurucu bulmacalar olduğunu söylemenin de mümkünatı yok, istisnalar dışında, genellikle nesne toplayıp sağa sola kullanmakla ve şüpheliler hakkında bilgi toplayıp, bu bilgileri, aktarıldıkları not sayfasında incelemekle yetiniyoruz. Oyunun büyük bir çoğunluğunu oluşturan diyalog bölümleriyse ne yazık ki tam anlamıyla bizim kontrolümüzde değil, diyaloglar sırasında nasıl bir rota seçersek seçelim, her hâlükârda varacağımız nokta aynı. Bu durumda, ortaya, diş kovuğuna dahi yetmeyecek basit bulmacalardan ve sıkıcı diyaloglardan oluşan "izle-at" bir macera oyunu, veya çizgi filmi çıkıyor. Özellikle, yatağından doğrulmamasına rağmen, gizemleri çözmemize büyük yardımı dokunacak ipuçları veren Poirot, bulmacaların basitleşmesinde büyük bir rol oynuyor. Şâyet Poirot tamamen yanımızdan alınıp, senaryo buna göre kurgulansaydı, daha uğraştırıcı bulmacalarla boğuşabilirdik.

 Adventure Company'nin parmağının bulunduğu hemen hemen her oyunda karşılaşılan bu basitlik sorunu, bir macera oyunundan beklenen en önemli özelliği öldüredursun, kapsamı altındaki oyunlar bu konuda büyük bir yara yemesine rağmen teknik açıdan daha doyurucu nitelikler taşımaya devam ediyor. Murder on the Orient Express de, karakter modellemeleri açısından, AWE Games'in ilk Agatha Cristie uyarlaması And Then There Were None'dan farklı bir yana sahip olmasa da, seslendirmeler, arka plân kaliteleri ve müzikler bakımından oldukça doyurucu durumda. İlk bölümde karşılaştığımız Sirkeci Tren İstasyonu, gerçeğiyle tam anlamıyla özdeşleşmese de, bayağı benzer tasarlanmış ve oyun boyunca karşılaşılan tüm arka plânlar da, eleştirilemeyecek derecede kaliteli görüntülerden oluşuyor. Seslendirmeler konusuna ayrıca değinmek gerekiyor, çünkü oyunun bir bölümünde Türkçe seslendirmelerle karşılaşıyoruz; ve teknik detaylar üzerinde çalışan ekibin hakkını vermek gerekir ki, Türkçe seslendirmeler de, diğer seslendirmeler de gayet kaliteli. Agatha Cristie atmosferinin oluşmasına katkı sağlayan uygun müzikler de bu hoşnut verici niteliklere katılınca, teknik açıdan -üç boyutlu modellemeler hariç- doymuş oluyoruz.

 Yine, Adventure Company'den çıkan, vasat ve unutulmaya yüz tutacak seç ve tıkla macera oyunlarından biriyle karşı karşıyayız; böyle rastlanılması zor senaryoları, yeterli teknik özelliklerle destekleyebilmeye rağmen, bulmaca kurgularında ve oyun yapısında yapılan hatalar yüzünden, vasat sıfatını hak eden oyunlarla harcamak, kendini öksüz gibi hisseden macera tutkunlarının içini acıtıyor olsa gerek.
Only God Can Judge Me !!
They''ll Never Take Me Alive