Sakin müzakereciliğiyle tanınan Almanya Başbakanı Angela Merkel, AB zirvesinde uzlaşmaya yanaşmayan Polonya'yı ''AB'nin yoluna Polonya'sız devam edebileceği'' şeklinde tehdit ederek, ''dayanışmanın'' birçok örneğini sunan AB tarihinde bir ilki gerçekleştirdi.
Merkel, tarihsel olarak Almanya'ya kuşkuyla bakan Polonya'nın, karar alma sürecini kolaylaştırmak için önerilen ve üye devletlerin sayı açısından yüzde 55'inin ve nüfus açısından yüzde 65'inin desteğini gerekli gören ikili çoğunluk sistemine, büyük devletlere yarayacağı gerekçesine ısrarla itiraz ederek verilen her türlü tavizi reddetmesi üzerine, radikal bir adım atarak sözcüsüne, yeni AB anlaşmasını müzakere etmek üzere toplanacak hükümetler arası konferansın 26 üyeyle toplanabileceğini ve Polonya'nın isterse burada sağlanan uzlaşmaya katılabileceğini açıklattı.
Bazıları Merkel'in blöf yaptığını ileri sürse de bu girişim, bazılarına göre sadece Almanya'yı zirvede zor durumda bırakmak ve başarısızlığa mahkum etmek için direnen Polonya'nın inadını kırdı.
AB devlet ve hükümet başkanları arasında etkinliği herkesçe kabul edilen Jacques Chirac'ın ardından ülkesini ilk kez AB zirvesinde temsil eden Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy, İngiltere'yi son kez temsil eden Tony Blair'le birlikte Polonya'nın ikna edilmesinde etkin rol oynayarak, daha önceki Brüksel ziyaretlerinde bağlılığını güçlü bir dille vurguladığı AB'yi muhtemel bir bölünmenin eşiğinden döndüren lider olarak güven kazandı.
Polonya'nın AB içindeki oy ağırlığı belirlenirken, İkinci Dünya Savaşında öldürülen yaklaşık 6 milyon Polonyalının muhtemel çocuklarıyla birlikte dikkate alınarak nüfusunun mevcut 38 milyon yerine 66 milyon olarak hesaplanmasını istemesi herkesi ''çıldırttı.''
Hemen bütün liderler Polonya'nın bu yaklaşımına tepki gösterirken, Çek Cumhuriyeti Başbakan Yardımcısı Alexandr Vondra'nın, ''Polonya, şu an Rusya ve Almanya'yla sorunlar yaşıyor. Tarihi bilenler için yeni hiçbir şey yok''; Lüksemburg Başbakanı Jean-Claude Juncker'in, ''Tanıdığım son 3 Alman başbakanı kadar AB içinde Polonya'nın iyiliği için çalışan lider görmedim'' sözleri akıllarda kaldı.
AB zirvesine, ikili çoğunluk sisteminde ülkeler arasındaki oy farkını azaltmak için nüfus yerine nüfusunun karekökünün alınması önerisiyle gelen Polonya'nın, bütün ihtimalleri en iyi şekilde değerlendirebilmek için uzman matematikçiler getirmesi dikkat çekti.
AB zirvesi, en az liderler kadar basın mensuplarını da zorladı. Sabah saatlerine dek uzayan zirvede yorgun ve uykusuz düşen gazetecilerin yerlere serilerek ya da masalarına başlarını koyarak uyuması ilginç görüntüler oluşturdu.