Tarımın ilk olarak, toplanan bitki tohumlarının mağara yakınlarına düşmesiyle başladığı düşünülüyor. Bütün gün dağda bayırda yiyecek aramak yerine, toprağa tohum ekerek beslenebileceğini fark eden insanoğlu, yerleşik yaşama geçerek günümüz uygarlıklarının ilk adımlarını attı.
Buğday, pirinç, arpa, çavdar gibi ürünlerin ekimi, ürünün hasadı ve un haline getirilmesi işlemi kolaylaştıkça ve maliyet azaldıkça, insanlar daha çok emek gerektiren toplayıcılık ve avcılık faaliyetinden uzaklaşarak tahıl yetiştirmeye yöneldi. Tarihi kayıtlar, buğday üretiminin Güneydoğu Anadolu’ da İO 1011 bin yıllarında başladığını gösteriyor. Tahıl ağırlıklı beslenmeyi lida diyetleri sırasında fazla tavsiye etmiyoruz.
Tahılların ucuz ve kolay ulaşılabilir olması, insanların sebze meyve tüketmek yerine, başta ekmek olmak üzere tahıl tüketimine yönelmesine neden oldu. Araştırmalar, Türk insanının günlük enerji ihtiyacının %44′ ünü ekmekten aldığı yönünde. Diğer tahıl ürünlerini de katarsanız bu oran %58′ e çıkıyor. Gerçek şu ki, toplam kalori ihtiyacımızın yarıdan fazlasını evrimsel süreçte daha çok bir “kuş yemi” olan hububattan alıyoruz.
Tahıl grubunu mümkün olduğu kadar az tüketmemizin nedenleri:*Buğday, arpa, yulaf gibi tahıllar, evrimsel süreçte insanoğlunun sıkça tükettiği ve*alışkın olduğu besin maddeleri değildir. Atalarımızın, dağda bayırda yabani otların arasından çıkmış buğday başaklarını topladığını, bu sert ve minik taneleri tek tek ağızlarına atıp çiğnediklerini hayal etmek çok zor.
Milyon yıl önceki yabani başakların günümüzdeki kadar dolgun olmadığını da düşünürsek, buğday toplamak için harcanacak enerji kazanılan enerjiden daha fazla olurdu. Nitekim günümüzde ormanlarda yaşayan şempanze ve diğer primatlar da tahıl yemiyorlar.